Nerede Bu Gençler?

  • 737

Önceki gün Ak Parti’nin seçim bürosunun açılışına gittim. Dikkatimi çekti, şöyle kıpır kıpır, heyecanlı bir gençlik yok. Katılımcıların yaş ortalaması 40 ın üzerinde. Gerçi partinin gençlik kolları çalışmış, güzel bir organize yapmış ama nerede gençlik.

Bundan bir süre önce Meral Hanım’ın Beş Kaza meydanındaki toplantısına da katılmıştım. Orada da aynı hava, bir hareket, bir heyecan yok. Kürsünün etrafındaki birkaç yüz kişi dışında herkes birbiriyle sohbet ediyor. Orada da genç yok. Aralarda Behçet Bey’in hatırı için gelmiş Fethiyespor’lu gençler. Onlar da Meral Hanım’ı dinleyip, alkışlamaktan çok süper ligde Galatasaray mı yoksa Başakşehir mi şampiyonluğa daha yakın diye tartışıyorlar. Belki de Fenerbahçe aradan sıyrılır, uzak bir ihtimal olsa da.

Henüz CHP’nin geniş katılımlı bir toplantısını izlemedim; bakalım gençler orada da mı kayıplarda. Ya MHP, Ülkü Ocakları nerede? Göreceğiz.

Aklım bundan elli sekiz yıl öncesine gitti. O zaman ortaokulda okuyordum. Dinlediğimiz İstanbul ve Ankara Radyoları, okuyabildiğimiz ancak öğle vakti elimize ulaşan günlük gazeteler vardı. Öğrenciler Beyazıt Meydanında toplanmış, hükümeti protesto ediyormuş. Sonra olaylar Ankara’ya da sıçramış, Cebeci’de, Kızılay’da yürüyüşler olmuş. Gençlerin arkasında CHP var diyorlar, onları CHP’liler kışkırtmış. Yanlış iş yapmış ama aferin CHP’ye; demek ki gençleri sokağa dökecek gücü varmış. Gençler de vatana hizmet ediyoruz inancıyla darbecilere hizmet etmişler bilmeden.

Sonra 1968 yılına geldik. Başta üniversite gençliği herkes sokakta. Sorsan ne istiyorsun diye çoğu doğru düzgün cevap veremiyor. Ama herkes bir şeyler yapmak istiyor. Neyse hedef belirlendi, ABD’nin 6.Filosu. 6.Filo DEFOL diye sokaklara döküldük, ABD denizcilerini Dolmabahçe rıhtımından denize attık. Sonra devrim diye bir şey atıldı ortaya. Kimse devrimin ne olduğunu bilmiyor, herkesin kendine göre bir devrimi var. Devrimi nasıl yapacaklarını tartışırken birbirlerine düştüler, yoruldular. Bazıları Deniz gibi, Mahir gibi boş bir hayalin peşinde genç yaşta ölüp gittiler.

O sıralarda bir de Milli Türk Talebe Birliği vardı. Onlar sokağa çıkmadılar, biz Müslüman Türk gençliğiyiz, özümüze dönelim. Önce ne olduğumuzu, kim olduğumuzu bilelim dediler. O ocaktan yetişenler siyasetçi oldu, bilim adamı oldu; çoğu önemli görevler aldı. Hala bir kısmı aramızda, göreve devam ediyor.

Zaman geçti 1970 lerin sonlarına, o kanlı yıllara geldik. Gençlik sağcı ve solcu diye ikiye bölünmüştü. Bir tarafta ülkücü gençlik devleti komünist dediklerine teslim etmemek için onlarca, yüzlerce şehit veriyor, karşılarında ise solcu gençlik, hem aralarında savaşıyorlar, hem de ülkücülerle. Sonunda binlerce ölü verdi her iki taraf da ve 12 Eylül 1980’e geldik.

Ortalık birden sessizliğe büründü. Değil sokaklara dökülmek, gençlik yıllar boyu siyaset konuşmadı, ülke sorunlarıyla ilgilenmeyi unuttu. Zaman geçti, yasaklar kalktı ama gençlik bir türlü ortalıkta görülmedi. Artık gün Coca Cola’nın, kaset çaların, cafelerin , renkli TV lerin günüydü. Gençler Batı kültürünün önlerine serdiği bu sayısız oyuncakları denerken kim ve nerede olduklarını unuttular.

Güney Doğu’da PKK çıktı, onca şehit verdik, 28 Şubat darbesi oldu, özgürlükler ortadan kaldırıldı. Hiç kıpırtı yok. Başörtüsü mağdurları ve onların birkaç arkadaşı dışında sesini yükselten olmadı. O sıralarda bilgisayar oyuncağı evlere girdi, insanlar onun başına geçti, başka bir hayal âlemine daldı.

Şimdi teknoloji o kadar ilerledi ki bilgisayar oyuncağı cep telefonunun içinde. Gençler yanlarında oturanla konuşmak için bile bilgisayar aracılığına ihtiyaç duyuyor. Saatler boyu parmaklarını ekran üzerinde gezdiriyor, girdikleri hayal dünyasından kurtulamıyorlar.

Eskinin gençleri düşünceleri doğru olsun, yanlış olsun ülke sorunlarına kafa yoruyor, bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Şimdinin gençleri, özellikle üniversiteliler gerçeklerden ve içinde yaşadıkları dünyadan o kadar uzakta ki..

Gençler. İlerde bu ülkenin sorumluluğu sizin omuzlarınızda olacak. Bilmediğiniz, tanımadığınız, hatta içinde yaşamadığınız bu yabancı dünyayı nasıl çekip çevireceksiniz. Uyanın, hayata koşun. Yanlış tarafta da olsanız bir şeyler yapmaya çalışın.

 

Yazarın Diğer Yazıları