Medya Terörü

  • 737

Eskiden yazılı ve sözlü basın diye anılırdı; şimdilerde çağdaşlaştık (!) medya demeye başladık.

Her neyse isimler üzerinde durmayalım, yine eskiden bir örnek verelim. Bir zamanlar gazetelerin köşelerinde ara sıra gördüğümüz bir metin vardı; diğerlerinden farklı biçimde yazılmış “tekziptir” diye.  Devamında da “Filanca mahkemenin, falanca sayılı kararıyla yayınlamak zorunda olduğumuz tekzip metnidir” der, daha önce yayınlamış olduğumuz haberin doğrusu şudur diye yazardı . En sonunda da “Müştekinin tazminat hakkı baki kalmak üzere “ diye kayıt düşmeyi ihmal etmezdi.

Yani eskiden bir basın organı sizin hakkınızda yalan haber yazsa siz mahkemeye başvurmak, haberin yalan olduğunu ispatlayabildiğiniz takdirde doğrusunu yazdırmak ve ayrıca tazminat talep etmek hakkına sahip olurdunuz.

Şimdi “çağdaş, medeni ve demokratik” bir toplumda yaşıyoruz. Her şey gibi yalan atmak da serbest. Sosyal medya denilen icat istediğimiz yalanı kurgulayıp karşımızdakileri karalamak ve hatta toplumu istediğimiz yönde yalanlarla yönlendirmek olanağını bize tanıyor. Sosyal medyada yalan atmak ne şekilde cezalandırılıyor, bu konudaki mevzuat ne durumdadır, gerçek söyleyim bilmiyorum. Ama görünen o ki isteyen istediği yalanı yayıyor ve yaptığı da yanına kar kalıyor.

Biz burada iki türlü sinsi yalan haber yayma yöntemi üzerinde duracağız. Yoksa açık açık sağa sola saldıranları konu etmeyeceğiz. Bu sinsi yöntemlerin her ikisi de büyük ölçüde yabancı servisler tarafından kurgulanıp ürünleri sosyal medyamızda pazarlanıyor. Ufak bir bölümü ise bizim acemi medya silahşörlerinin eseri.

Sistem şöyle işliyor; önce toplumun sevdiği, saydığı bir kişinin destekçisi veya taraftarı ve hatta kendisi görünümünde bir site kuruyorsunuz. Tabi site yurt dışı kaynaklı olmak zorunda, yoksa tepenize binerler. Bir süre o kişinin herkesçe bilinen düşünceleri doğrultusunda yayınlar yapıyorsunuz.  Onun taraftarları da sitenizin ona veya destekçilerine ait olduğuna inanarak bu yayınları paylaşıyor. İş olgunlaştığında bombayı patlatıyor ve destekçisi olduğunu iddia ettiğiniz kişinin düşüncelerine taban tabana zıt bir yorumu onun ağzından çıkmış gibi servis ediyorsunuz.

Sosyal medya kullanıcıları genellikle paylaştıkları şeylerin içeriğine bakmazlar, onlar için yayını yapan kişi önemlidir. Böylelikle yalan haber yayılıyor. Zamanla insanlar durup “yahu bu bizim adam bu sefer saçmalamış” diye düşünmeye başlıyor. Zaten istediğiniz de bu, o kişiyi destekçileri gözünde karalamak. Ama yurt dışında, filanca servisin koruması altında olduğunuz için kimse size dokunamıyor.

Bir başka yöntem de görüntülerle oynayarak o görüntünün gerçek anlamına taban tabana zıt bir mesaj vermesini sağlamak. Bu şekilde muhalifleriniz bilmeden bu görüntüyü paylaşıyor. Daha sonra görüntünün tamamı başka birileri tarafından ortaya çıkarılıyor. Gerçek görüntü ortaya çıkınca bu sefer de muhaliflerinizi iftiracılıkla suçluyorsunuz.

Bizim Avukat Ramazan Yıldırım da bu oltaya takılanlardan biri. Son günlerde sosyal medyada Kıbrıs eski Cumhurbaşkanı Makarios’u diğer üç kişi ile birlikte Birleşmiş Milletler amblemi altında gösteren bir heykelin fotoğrafları dolaşıyor. Bu heykel eski Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yönetiminde yaptırılmış. Doğal olarak insanlar bu heykeli görünce İmamoğlu’na kızıp Makarios’un heykelini yaptırdığı için eleştiriyorlar. Ramazan Bey de aynı tepkiyi verip fırsat bu fırsattır diye Ekrem Bey’e yüklenmiş. Ben heykeli görünce kuşkulandım. Ekrem Bey her ne kadar siyasette acemi olsa da, sinirlerine hâkim olamayıp gerçek niyetini ulu orta açık etse de, sonuçta aklı başında bir adam. Makarios hayranı olsa bile bunu kendine saklar ve onun heykelini başkanı olduğu ilçenin göbeğine kondurmaz. Üstelik bu heykel yapıldığı zaman mutlaka bir kısım vatandaşlardan tepki çeker, biz de duyardık diye düşündüm.

Kuşkularım doğru çıktı. Önceki gün heykelin tamamının görüntüsü medyaya düştü. Gerçekte Türk Askeri, Rauf Denktaş ve söz konusu Makarios görüntülü topluluk bir tarih şeridi gibi sıralanmış. Kıbrısın son yıllardaki tarihçesini anlatan bir heykel aslında. Bir köşesinde de Makarios’un bulunması farklı anlamlara taşınmamalı diye düşünüyorum.

Bu görüntünün ortaya çıkmasıyla birlikte Ramazan Bey’e malum muhalefet tetikçileri tarafından hücumlar başladı. Kendisini yalancılık ve iftiracılıkla suçladılar. Kuvvetle muhtemeldir ki  İmamoğlu’nu eleştirenleri ters köşeye sıkıştırmayı hedefleyen bu tertip yurt dışında planlanmış ve devreye sokulmuştur.

Bu iş böyle gidemez, yalanlarla toplumu birbirine düşürmek isteyenleri susturmak zorundayız. Aslında en kestirme yol Kuzey Kore’nin yaptığını yapmak, kesersiniz dış bağlantıyı mesele biter. Ama o zaman da medyadaki bir kısım yalanları engelleyeceğim derken ondan kat kat fazla olan yararlı yayınları da engellemiş olursunuz. Bize göre en doğrusu medyayı inceleyip süzgeçten geçirecek uzman bir kadro oluşturulmalı, bunların önerisi doğrultusunda yayınlara kısıtlama konmalı, her şeyden önemlisi yalan yayın üretimi ve paylaşımına şiddetli cezalar getirilmelidir

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları