Matbaa Osmanlı'ya Neden Geç Geldi ?

  • 1673

Yazı yazmada baskı teknikleri eski Mısır devrinden beri kullanılmakla beraber şimdiki matbaa makinalarının atası olan hareketli makine 15 asır ortalarında Alman usta Gütenberg tarafından icat edilmiştir. Bu alet icadının üzerinden tam üç asır geçtikten sonra ülkemizde kullanılmaya başlanmıştır. Ancak bunun için de bir şart koşulmuş, matbaa makinasıyla Kuran basılmasına izin verilmemiştir. Bu gecikmenin nedeni ise o devirlerde oldukça nüfuz sahibi olan hattat esnafının işlerini kaybetmek korkusuyla şeyhülislamlardan matbaanın haram olduğu konusunda fetva alarak kullanılmasını yasaklatmış olmasıdır. Korumacılık ülkemizde son zamanlara kadar geçerli olmuş ve sanayimizin, üretimimizin gelişmesine en büyük engellerden birini teşkil etmiştir. 1950’ lerde sanayileşmeyi teşvik için çıkarılan ithal ikamesi yasası tam tersi sonuç vermiş, tüketiciyi yıllar boyu kalitesiz ve pahalı ürünlere muhtaç etmiştir. Sanayiciler ürettiklerinin kaliteli ve ucuz olup olmadığına bakmamışlar, her şart altında satabilecekleri ürünlerini geliştirmeye gerek görmemişlerdir. Sanayimizi rekabete açıp gelişmesini sağlayan 1980’lerde başa gelen Turgut Özal yönetimi olmuştur. Korumacılık günümüzde de farklı biçimlerde kendini göstermektedir. Bunlardan en yaygınlarından biri “bakkal amcama dokunma” sloganıyla ortaya çıkan zincir market düşmanlığıdır. Bu düşüncede olanlara göre “bakkal amcalar” şehir içinde çok sayıda açılmakta olan zincir marketlerle rekabet edememekte ve yavaş yavaş mesleği bırakmaktadır. Bakkal esnafının koruyuculuğuna soyunan bu kişilere göre zincir marketlerin sayısına sınırlama koyulmalı, şehir dışına çıkarılmalı, yüksek vergilerle bu işten caydırılmalı, böylece bakkalların yaşaması sağlamalıdır. Yöre halkı da bu marketleri boykot ederek bakkallara destek vermelidir. Biz zincir markete karşı oluşturulan hareketin iki farklı nedeni olduğuna inanmaktayız. Bakkalların kalabalık bir seçmen topluluğu oluşturduğunu bilen bir kısım siyasetçiler onla destek olarak oylarını artırmak istiyor olabilirler. Özellikle esnaf odası veya ticaret odasında bakkal kesimi önemli oy gücüne sahip olduğundan bu odalar yönetiminde söz sahibi olmak isteyenler de doğal olarak bakkalları savunacaktır. Bunun dışında bakkal savunuculuğunun önemli bir nedeni daha vardır. Yurt çapında örgütlenmiş zincir mağaza sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bunların bir kısmı daha çok varlıklı kesime hizmet eder. Raflarında çok sayıda kaliteli ürün bulunur. Aynı üründen beş, altı farklı marka görebilirsiniz. Kapıda sizi korumalar karşılar. Devamlı çalan rahatsızlık verici batı türü müzik kulaklarınızı tırmalar. Çevrede şunu yapmayın, bu yasaktır diye uyarılar gözünüze çarpar. Personel ise sanki mağazanın sahibi oymuş size tepeden bakar. Kapılarında süs köpeklerinizi emanet bırakacağınız kulübeler bile bulunur. Bir başka market kesimi ise hemen her sokak arasında örgütlenmiştir. Sattıkları mal çoğunlukla kendi üretimleri olduğu için piyasadan ucuzdur. Aynı üründen fazla çeşit bulunmaz. Müzik sesiyle sizi rahatsız etmezler. Kapıda güvenlikçileri filan yoktur. Çalıştırdıkları personel sayısı azdır. Birkaç işi birden yaptıklarından mağaza içinde koşuşturup dururlar, ama yine de hepsi güler yüzlü, cana yakındır. Bunların bir özelliği de alkollü içki ve sigara satmamalarıdır. Sermaye yapılarına baktığımızda daha çok Anadolu’lu iş adamlarının oluşturduğunu görürüz. Kanımızca milli sermaye ile rekabet etmekte güçlük çeken bazı odaklar “bakkal amca” sloganının arkasına gizlenerek bu tip karalama hareketlerine girişmektedir. Bakkal amcalar yaşamlarını sürdürebilir mi? Bazı yapısal değişikliklere giderlerse bu bir ölçüde mümkün görülmektedir. Öncelikle Fethiye’de de gördüğümüz gibi bazı esnaf tek bir çeşit ürün üzerinde uzmanlaşarak sınırlı sermaye ile işlerini yürütmenin yolunu seçmişlerdir. Ancak esas çözüm bakkal esnafının kendi aralarında örgütlenerek bir tedarik ağı kurmaları ile mümkün olur. Bir bakkalın elindeki sermaye ile bir zincir marketteki binlerce çeşit ürünü raflarında bulundurma şansı yoktur. Üstelik bu bakalar sattıkları ürünleri fabrikasından almayıp kapılarına gelen dağıtıcılardan almaktadır. Böylece arada oluşan fiyat farkını da müşteriye yansıtmaktadır. Hiçbir müşteri “bakkal amcasının” hatırı için aradığı her ürünü bulamadığı, bulsa bile biraz pahalı gelen bir yerden alış veriş etmek istemez. Bu nedenle boykot kampanyaları bir işe yaramaz. Bakkalların çözüm konusunda yapacakları tek şey örgütlenip birleşmektir. Şirket veya kooperatif biçiminde kurulabilecek bu örgütlenme dağıtım işini üstlenecek ve bundan sağlanacak kazanç da yine bakkallara kalacaktır. Bu şekilde hem ürün çeşidi artacak hem de bir ölçüde ucuzluk sağlanacaktır. Rekabet imkânı bulan “bakkal amca” da akşamleyin evine gülümseyerek gidecektir.

Yazarın Diğer Yazıları