Mahallenin Kabadayısı Evinizin Camına Taş Atarsa Ne Yaparsınız?

  • 440

Hikâye bu ya, aşağı sokakta oturan işsiz güçsüz bir delikanlı ikide bir evinizin kapısına dayanıyor ; “ Erkeksen çık dışarı” diye bağırıyor. Cevap alamayınca da başlıyor camları taşlamaya. Siz önce sabrediyorsunuz, ama bakıyorsunuz sokakta çoluk çocuk var. Ya onlara da takılırsa. Yahu ben bu adama ne yaptım? Gerçi aşağı mahalledekilerle pek selam sabahımız yok ama bu saldırı neden? Çıkıp adama soruyorsunuz “Arkadaş, sıkıntın ne? Derdini anlat, yanlışımız varsa düzeltelim”. Adam derdini anlatmak yerine kem küm ediyor ve saldırılarını daha da sıklaştırıyor. Sonunda yeter artık diyorsunuz; yanınıza güçlü kuvvetli birkaç adam daha alıp veriyorsunuz adama odunu. Kemikleri kırılıncaya kadar dövüp bırakıyorsunuz. Hem adamdan kurtulmuş oluyorsunuz, hem acaba ben bu adama bir yanlış mı yaptım diye vicdan azabı çekmemiş oluyorsunuz, hem de aşağıdaki mahalledekilere verecek bir cevabınız oluyor. Şimdi sadede gelelim. Bazıları devletimizin 2013 yılında başlattığı “açılım” hamlesini dillerine dolamış, bunu hükümeti eleştirmek için kullanıyorlar. Bunların bir kısmının niyeti halis. Şöyle düşünüyorlar : “Bu PPK terör örgütü bir katil sürüsü. Bunlar yine bildiğini okur, masaya oturmak boşuna”. Bu görüşe saygı duyar ve büyük ölçüde de katılırız. Ancak başka bir kesim “açılım” hareketini ve başarısız oluşunu sürekli dile getirerek terör örgütünün günümüzde PYD’nin devletleşme çabası dâhil bu alandaki bütün gelişmeleri “açılım” hareketi boyunca teröristlere hoş görülü davranmamıza bağlayarak saldırılarını sürdürüyorlar. Biz “açılım” hareketinin bir anlaşma ile sonuçlanmamış olsa dahi gerekli olduğunu düşünmekteyiz. Unutmayalım, terör örgütü Kürtlerin haklarını koruyorum iddiasıyla yola çıktı. Olup bitenlerden habersiz dünya kamuoyu buna inandı. Örgütün yoğun propaganda baskısı altındaki Kürt vatandaşlarımız da mutlaka bu sözlerden etkilenerek devlete karşı tavır aldı. Bunun karşısında devletimiz de “Gelin, karşılıklı konuşalım. Sıkıntınız neyse söyleyin, çare bulmaya çalışalım” dedi. “Önce silahlı gruplarınızı yurt dışına çıkarın, sonra karşılıklı masaya oturalım.”Terör örgütü ilk anda bu öneriyi kabul eder göründü. Hatta liderleri Öcalan 2013 Mart ayında bir bildiri yayınlayarak herkesi barış ve kardeşliğe davet etti. Öyle bir bildiri ki adamın ağzından bal damlıyor, sanki binlerce kişinin katili o değilmiş gibi. Kimin yazdığını bilmesem ben bile altına imzamı atarım. Ancak görüldü ki örgüt bu ateş kes sürecini mevzilerini güçlendirmek, bir kısım şehirlerimizde hendek ve siper kazmak için kullanıyor. Silahları bırakıp gitmek şöyle dursun durumunu güçlendiriyor, çeşitli provokasyonlarla çatışma ortamını tetikliyor. O zaman mesele anlaşıldı. Örgütün amacının Kürtleri koruyup kollamak değil, Kürtlerin sırtından ABD’nin kiralık katilliğini yapmak, Türkiye ve Orta Doğu’yu kan gölüne çevirmek olduğu belli oldu. Devletimiz tavrını değişti ve temizlik harekâtı başladı, günümüzde de sınır ötesinde devam ediyor. Şu ana kadar son iki ay içinde sadece Afrin’de 3000 e yakın terörist ortadan kaldırıldı. Şayet “açılım” hareketi yapılmamış olsaydı bu üç bin ölü karşısında bütün dünya ayağa kalkar, Türkler soy kırım yapıyor derdi. Kendi vatandaşımız olan Kürtler ise sıra bize de gelecek korkusuyla PKK’nın eteklerine yapışırdı. Şimdi bakıyoruz PKK severler dışında kimse bir şey diyemiyor. Kürt vatandaşlarımızın ise devlete bağlılığı her geçen gün artıyor. Bunun kanıtı da geçtiğimiz yıl yapılan halk oylaması. Çoğunluğu Kürt olan bazı vilayetlerimizde evet oranı Türkiye ortalamasın da üzerinde çıktı. Birkaç soruya daha cevap verip yazımızı bitirelim. Kimse 2013 yılında Silahlı Kuvvetlerimiz içinde hangi terör örgütünün dolaşıp durduğundan söz etmiyor. O tarihlerde hava kuvvetlerimiz Kandil’e gidiyor, kendilerine yanlış hedef verildiği için boş alanları bombalayıp geri dönüyordu. Ordudan on bine yakın personel uzaklaştırıldı. Yabancı devletlerin hizmetinde olan bu personel ile kapsamlı bir harekât yapılsaydı acaba şehit sayımız daha mı az olurdu. İHA’lar İsrail’den, mühimmat ABD’den, tanklar Almanya’dan, ne gibi bir harekât olurdu bu diye hiç sormuyorlar. Bir de Habur rezaletinden söz edilir. Evet, rezalet. Bizce PKK’nın kazan kazan mantığıyla yaptığı en başarılı hamlelerden biri. Burada devletin bir zaafı mevcutsa o da istihbarat bakımındandır. Örgütün böyle bir hazırlık yapacağını önceden öğrenip karşılamanın iptal edilmesini sağlaması gerekirdi. Düşünün, örgüt binlerce köylüyü alana toplamış, ellerinde barış güvercinleri, sivil kıyafetle gelmesi gereken teröristler sanki savaş kazanmış gibi silah ve üniformalarıyla geliyorlar. Çoğunun da tutuklanıp mahkemeye sevk edilmesi lazım. Orada bulunan az sayıda güvenlik görevlisi böyle bir işe kalkışsa ne olurdu. Hazır kıta bekleyen kalabalık onların üzerine saldırır ve tutuklananları kurtarmaya çalışırdı. Güvenlik görevlileri de ateşle karşılık verir ve belki de onlarca, belki yüzlerce Kürt vatandaşımızın ölümüne neden olurdu. O tarihten sonra da bize Fırat’ın doğusunu unutmak düşerdi. Böyle yapılmadı, aceleyle yerinde bir yargılama yapılarak PKK’nin hayalleri boşa çıkarıldı. Ama bu sefer de devlet PKK karşısında aciz kaldı biçiminde bir propaganda, üstelik yine PKK ve onun arkasındakiler tarafından piyasaya sürüldü. Buna benzer çok örnek var. Bu günlük yeter, başka zaman yine konuşuruz inşallah.

Yazarın Diğer Yazıları