Kopyacılıktan Ne Zaman Kurtulacağız?

  • 2298

Şimdi söz konusu edeceğim Fethiye’deki Müftülük binası, bazı parklar ve yeni yapılan bir kısım inşaatlar. Müftülük binası deyince herkesin aklına gelen son günlerde bu binanın görüntüsünün seçim çalışmalarına alet edilmesi. İddiaya göre bina yeni yapılmış ve tıpkı Ankara’daki yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayına benzetilmiş. Evet, mimari açıdan onu andırıyor, ancak binanın yapılış tarihi 1992, yani CHP-DYP koalisyonu zamanında . Ama yalan yaz, bilmeyenler inansın. Yanına da bir harabe önünde çekilmiş bir grup öğrenci resmi yerleştirirsin, okullara para yok, müftülüğe para var diye yazarsın, böylece hükümete vurduğunu düşünürsün. Biz işin aslını bildiğimiz için bu yalanlara gülüp geçiyoruz. Ancak birçok yerde gördüğümüz bir uygulama Fethiye Müftülüğü ve Yeni Cami bahçesinde de karşımıza çıktığı için burada gündeme getiriyoruz. Efendim, peyzaj mimarisi diye bir bilim dalı varmış. Şimdi bunun fakültesini de açtılar. Şehirlerdeki boş alanların değerlendirilmesi anlamına geliyor. Türkiye’deki geçmişi on yılı geçmez. Bu kadar yeni olunca da içinde bizden bir şey bulmak mümkün değildir. Fransız saraylarının, İngiliz malikanelerinin bahçe tasarımları aynen Türkiye’ye uygulanmaya çalışılır. Hatta içindeki bitkiler bile Kuzey Avrupa’ya özgüdür. Bu tasarımlarda okaliptüs ağacına yer yoktur. Çünkü bu ağaç Kuzey Avrupa’da yetişmez. Park yaparlar, içine gölgelenecek ağaç dikmezler. Çünkü İngiltere’de hava çoğu zaman bulutludur, insanlar güneş ışığına hasrettir. Bir zamanlar Uğur Mumcu Parkı da yenilendiğinde aynı şeyleri yazmıştım. Bir takım hormonlanmış cüce ağaçları dikmişler, hiç büyümüyor. Yılın on iki ayı güneşli olan Fethiye’de bu park neye yarar diye düşünüp dururum. Yeni düzenlenen kıyı şeridinde yol boyu belki yüz metre uzunluğunda çiçekli, çimli alan yapmışlar. Yolda aracından inen insan kıyıya ulaşmak için dünya kadar yol yürüyor. Çimin tam ortasına da basıp geçecek olan insanları utandırmak için bir tabela koymuşlar. İnsanlara hakaret edeceğine yirmi beş, otuz metre aralıkla iki, ya da üç geçiş yolu bırak vatandaş oradan geçsin. Ama olmaz biz o dersi okulda görmedik. Şimdide Müftülük bahçesinin düzenleme işini anlaşılan peyzaj mimarına vermişler. O da her tarafa çim ekip işi bitirmiş. Aynı çimler bahçesi düzenlenen Gül Camiinde de var. Her halde bol yeşilli İngiliz çimi. O bahçeden her gün çok sefer geçerim. Bütün yaz boyu çimleri suladılar. Bazan fıskiye durduğu yeri göllendirdi, komşular gelip fıskiyenin yerini değiştirdiler. En kabacası bir dönüm bile olmayan bahçeye tonlarca su gitti. Yine de düzgün yeşermedi. Bıraksalar kışın ortalığı ayrık saracak, o da az bir suyla bütün yaz yeşil kalır. Bahçelerimiz öyle de yeni yapılan inşaatlar yer altından çıkmış canavarlar gibi. Binaların boş buldukları her köşesine bir takım beton formlar yerleştirmişler, bunun süsleme olduğu inancındalar her halde. Açmışlar bir yabancı mimarlık dergisini, bu güzel demişler, aynısını kopyalamışlar. Çevreyle uyum akla getirilmemiş. Gün ışığı nerden gelecek, rüzgar nereden esecek, bunlar hiç düşünülmemiş. Vatandaşın para buldukça üzerine kat çıktığı binalar belki de hem işlev bakımından hem de estetik bakımından daha uyumlu. Hadi onların yaptığını köylü diye beğenmezler, şu Yunan Adalarına bir baksınlar, oradaki mimariyi bir gözlemlesinler, çok mu zor. Ben derim ki üniversite öğrencilerini hiç olmazsa bir yıl süreyle sahaya çıkarsınlar. Makine mühendisi olacaksa gitsin bir yıl kamyonun altında şanzıman indirsin, iktisatçı olacaksa pazarda tezgâh açsın, kon servatuar okuyacaksa düğünlerde davul çalsın. Belki o zaman hayatı daha iyi tanırlar.

Yazarın Diğer Yazıları