Kırmızılı da İstemem, Mavili de. İlle de Yeşilli

  • 542

Geçtiğimiz hafta birkaç arkadaş sokakta köşebaşı sohbeti yapıyoruz; diğer arkadaşlar birine takılıyorlar “Sen uygun renk giymişsin, bütün giysin mavi” diye. Önce anlamadım; mavi ne demek, mavi bu adama neden uyar? Sonra jeton düştü; arkadaş Fethiye Ticaret Odası seçimlerinde mavi grup yönetim kurulu adayı imiş. Hayırlı olsun, başarılar dilerim dedim. Yanlış anlaşılmasın, kırmızı giysili bir arkadaş görsem, o da adaysa, ona da başarılar dilerim. Aslında ben bu mavi, kırmızı işine hiç akıl erdiremedim. Oda yönetimiyle, meclis yönetimi neden aralarında tartışıyorlar, birlikte başladıkları bir işte neden yarı yolda yollarını ayırıyorlar, anlayamadım. Gerçi Fethiye Ticaret Odasının işleyişi, yönetim içindeki farklılıklar konusunda oldukça bilgisiz olduğumu söylemeliyim. Belki işin içinde olsaydım bu konuları daha iyi değerlendirme fırsatı bulurdum. Benim şimdi yaptığım dışarıdan sade bir vatandaşın duygularını paylaşmak gibi bir şey oluyor. Yöneticilikte temsil esastır. İster siyasette olsun, ister sivil toplum örgütlerinde veya meslek odalarında olsun yöneticisi olduğunuz kitlenin çıkarlarını savunmak zorundasınız. Örneğin kanarya sevenler derneği yöneticisi olarak hergün sabahtan akşama kadar sokak kedilerinin sağlığı ve beslenmesiyle ilgileniyorsanız belki kanaryaların sizi gagalamaya gücü yetmeyecektir ama üyeleriniz birgün kesinlikle sizi alaşağı edecektir. Aynı genelleme ticaret odaları için de söz konusudur. Her bölgenin kendine has geçim kaynakları, ticari faaliyetleri vardır. Örneğin Fethiye’nin geliri turizm ve tarıma dayanır. Buna karşılık sanayi az gelişmiştir. Oda yöneticilerinin şehrin bu yapısını dikkate almaları ve yönetimde ağırlığı bu kesimlerin sorunlarına vermeleri önem taşır. Ticaret Odamızın başkanı Akif Bey seramik gereçleri satışı ile iştigal eder. Diyelim ki bir takıntı olarak Fethiye’de bir seramik fabrikası kurulması işine öncülük ediyor, odanın bütün kaynaklarını bu iş için kullanıyor. O zaman birisi de çıkıp ona “Kardeşim, burada turizmciler işsizlikten kan ağlıyor, sen seramik fabrikası diye tutturmuşsun” derse haklı olur. Biz Akif Arıcan’ın çalışmalarını uzun bir süreden beri izliyoruz. Başta Babadağ teleferiği olmak üzere turizmin sorunlarıyla ilgileniyor ve Fethiye’de turizmin gelişmesi için elinden gelen gayreti esirgemiyor. Anlattığına göre kruvaziyer iskelenin yapılabilmesi için bir ön proje hazırlamış ve bunu yetkililere sunmuş, Sonucunu sürekli olarak izliyormuş. Fethiye’de İşletme fakültesinin kurulması için yaptığı katkıları biliyoruz. Babadağ teleferiğinden kazanılacak parayı da yeni eğitim tesisleri için harcayacağına söz veriyor. Şimdi bir de Mavi Grup başkan adayı Sayın Osman Çıralı’nın sözlerine bakalım “Fethiye’nin hayali olan Babadağ Teleferik Projesinin hayata geçirilmesi için elimizden geleni yapacağız. Babadağ teleferiğinden elde edilen geliri eğitim ve Fethiye’nin tanıtımı için harcayacağımıza söz veriyoruz.” Gayet güzel. Şimdi biz bu cümleleri Sayın Akif Arıcan’a göstersek altına imza atmaz mı acaba. Yine Akif Bey Seydikemer’e yaptığı ziyarette önümüzdeki dönem Mermer ve Doğaltaş İhtisas Organize Sanayi Bölgesi ile Tarım ve Hayvancılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin hayata geçirilmesi için çaba sarf edeceklerini söylemiş. Osman Çıralı ise bröşüründe şöyle söylüyor : “İhtisas Mermer, Tarım, Hayvancılık Organize Sanayi Bölgesi kurulması ve Su Ürünlerinin geliştirilmesi için her türlü girişimde bulunacağız”. Doğaltaşı unutmuş, öte yandan Akif Bey’de su ürünlerinden hiç söz etmemiş. İşte fark bu kadar. Her iki adayın da yaptık, yapacağız dediklerine baktığımızda fark yok gibi. O zaman da insanın oturup birlikte yapın diyeceği geliyor. Ancak gerçek ne yazık ki böyle değil. Acaba başkanlık sistemi odalarda da geçerli olmalı mı diye aklıma bir fikir geldi. TBMM’de meclis başkanı genellikle yaşlı kişilerden seçilir. Meclisi de çoğunlukla başkan vekilleri yönetir. Başkanın protokol dışında fazla sözü çıkmaz, zaten buna gücü de yetmez. Ama odalarda meclis başkanları hayatın içindeki insanlardan seçiliyor. Bildiğim kadarı ile bir kısım yetkileri de var. O zaman ister istemez bir rekabet, çift başlılık ortaya çıkıyor. Bu rekabet zaman içinde farklı ekiplerin oluşmasına yol açıyor. Ben her zaman söylerim; bir direksiyonu aynı anda iki kişi tutamaz diye. İşte bizim odalarda da sözümün ne kadar geçerli olduğu ortaya çıkmış durumda. Şimdi bize her iki gruba da başarılar dilemek düşüyor 1 Nisan seçimlerinde. Ben oyumu her ikisine de vermeyeceğim, çünkü oyumun rengi yeşil.

Yazarın Diğer Yazıları