Kaçak İnşaatlar ve Çözüm Yolları

  • 5154

Geçtiğimiz hafta Fethiye’nin gündemini meşgul eden konuların başında kaçak inşaatlar geliyordu. İddiaya göre Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatcı çok sayıda kaçak inşaata göz yummuştu. Bu iddiayı ortaya atan vatandaşlarımızdan bazıları da durumu üst makamlara bildirerek Başkanı şikayet ettiler.
Başkan Saatcı gerçekten de Fethiye’de iki bin civarında kaçak veya yönetmeliğe aykırı inşaat olduğunu, bunların bir kısmına cezai işlem uygulandığını, bir kısmına yıkım kararı alındığını, bir kısmının ise inceleme aşamasında olduğunu belirterek daha fazla spekülasyonu önlemek amacıyla olsa gerek kendisine yakınlığı bilinen şahısların yapmış olduğu birkaç usulsuz inşaatın hemen yıkımını gerçekleştirdi.
Kaçak inşaat nedir, insanlar neden kaçak inşaat yapar, bunu önlemenin yolları nelerdir? Bütün bu konular oldukça karışık sosyal nedenlere bağlı olarak karşımıza çıkar.
Bir şeyin kaçak olarak yapılmasının başlıca nedeni o işi yasalara uygun olarak yapmanın güçlüğü veyahut imkansızlığıdır. Toplumumuz süratle şehirleşmektedir. Bu nedenle kentlerde büyük bir konut ve iş yeri talebi vardır. Buna bizim insanımızın boş bulduğu her yere kum, çimento ve demir karışımı acaip yapılar kondurarak bunlara konut veya iş yeri ismi vermesi yönündeki dayanılmaz tutkusu da eklenince bu talep katlanarak artmaktadır. Yani bir tarafta hiçbir şehircilik anlayışıyla uyuşmayan yoğun bir talep vardır. Diğer tarafta, yani yerel yönetimlerde ise bu talebe karşılık iki yönlü bir davranış biçimi oluşmaktadır. Bunlardan birincisi inşaat taleplerinin konulmuş plan ve yasalara uygun hale getirilmesini sağlamaya yöneliktir. Diğer davranış ise bu yoğun talebi bir ranta çevirmek konusunda çoğu yöneticinin gönlünde yatan para hırsından kaynaklanmaktadır.
Yöneticiler kendilerine gelen ruhsat başvurularını yasal olsalar dahi sonuçlandırmazdan önce yokuşa sürmektedirler. Başvuru sahiplerini “Git projeni falanca kişiye yaptır, o zaman işin kolaylaşır”, veya “filanca kuruluşa bağış yap, işin hemen olsun” şeklinde sıkıştırmaktadırlar. Kaldı ki karşılarına gelen taleplerin çoğu plan ve projeye uygun değildir. Bu durumda çıkılacak yokuş daha dik ve yorucu olmaktadır. Hatta bazı durumlarda izin almak için ödenecek bedel yapının proje ve inşaat maliyetini aşmaktadır.
O zaman insanlar yapılaşmak için izin almaktansa bunu kaçak olarak yapmayı daha uygun görmektedirler. Bu kadar çok sayıda kaçak yapının bir anda ortadan kaldırılmasının sosyal bir sorun oluşturacağının bilincinde olan yerel yöneticiler de bu yapıların yıkılması için karar almaktan çekinmekte ve şehirlerimiz bir kaçak yapı cennetine dönüşmektedir.
Kaçak yapılaşmanın yerel yönetime rakip siyasiler tarafından yasal takip konusu yapılması da köklü bir çözüm olarak görülmemektedir. Örneğin İstanbul gibi büyük kentlerde kaçak yapılaşma oranı yüzde elli civarındadır. Hiç unutmam Başbakan Erdoğan İstanbul Belediye Başkanlığı için seçime girdiğinde rakipleri onu kaçak inşaat sahibi olmakla suçlamışlardı. Ama şunu unuttular. İnsanların yarısının kaçak yapılarda oturduğu bir kentte kaçak yapı sahibi olmak seçmenin büyük bir çoğunluğu tarafından suç sayılmaz, hatta kaçak yapı sahibi seçmen o siyasetçiyi kendine yakın görür. Nitekim sonuç da beklenildiği gibi olmuştur.
Belki yasal takip sonucunda yerel yönetici işleri daha sıkı tutmağa mecbur kalır. Ama bu tek bir sonuç doğurur, kaçak yapı yapmanın maliyeti artar. Böylece insanlar yasal yapı yapmak için daha çok para ödemek zorunda kalırlar.
Kanımızca bu sorunun çözümü yine vatandaşın kendisi tarafından gerçekleştirilecektir. Ancak bunun uzun bir süreç gerektireceği kesindir. İnsanımızın eski Osmanlı’da var olan şehirlilik bilincini kazanması, bir takım beton yığınlarını ortaya dikmenin konut veya iş yeri yapmış olmak anlamına gelmeyeceğini anlaması için belirli bir süre geçmesi gerekir.
Bu bilince sahip insan yerel yöneticilerin karşısına dikilip kuracağı ucubeler için ruhsat talebinde bulunmayacak, böylelikle sorunun bir ayağı ortadan kalkmış olacaktır.
Sorunun yerel yöneticilerin rant hırsından kaynaklanan diğer ayağının da ortadan kalkması yine insanımızın vatandaşlık bilinci kazanmasına bağlı görülmektedir. İnsanımız devletle uğraşmaktan korkmaktadır. Yasal bir ruhsat talebi için yerel yönetime başvuran insanımız kendisinden talep edilen yasa dışı paralar karşısında iki tür davranış sergilemektedir. Bunlardan bir kısmı inşaatlarını yasallaştırmaktan vaz geçip kaçak inşaata yönelmektedir. Bir kısmı ise ben devletle uğraşamam deyip talep edilen yasa dışı parayı ödemekte ve ruhsatlarını almaktadır. Bu da yerel yöneticileri yaptıkları iş konusunda cesaretlendirmektedir. Halbuki bu vatandaşlarımız kendilerinden talep edilenler karşısında korkmayıp direnseler, kanun yollarına başvursalar ve bunu toplu bir hareket haline getirseler bir süre sonra yerel yönetciler bu gibi talepleri yapmaktan korkmaya başlayacaklar, böylelikle inşaat ruhsat maliyeti yasaların öngördüğü makul düzeye düşmüş olacaktır.
İnsanımızın söz konusu bilinci kazanması zaman alacağından kaçak inşaat-rüşvet-şikayet ve yıkım döngüsü bir süre daha devam edecek gibi görünmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları