Her Duyduğunuza İnanmayın

  • 537

Sabah telefonu açtım, bir mesaj: Telefonda kendisini polis, savcı, asker olarak tanıtıp, adınız veya banka hesabınız FETÖ/PDY terör örgütüne karıştı diyerek para veya altın isteyenlere inanmayın. www.asayiş.pol.tr. Bu mesaj aralıklarla hepimize geliyor. Gerçi beni pek ilgilendirmez. Zira hem param yok, hem de böyle laflara kanacağımı hiç sanmıyorum. Ama ara sıra duyuyoruz. Hem de profesör sıfatlı bazıları gelen telefona kanıp paracıkları bu hırsızlara kuzu kuzu teslim etmişler. Allah akıllar versin. Gerçekte insanlar gün boyu bir yalan bombardımanı altında. Bunların bazıları masum yalanlar; inanmıyor gülüp geçiyoruz. “Sevgilim, senin aşkından yanıp tutuşuyorum. Öyle ki, geceleri üstü açık yatıyorum”.Bazen da politikacılar bu gibi yalanlara başvuruyor. “Babadağ’ın zirvesine hava alanı yapacağız”. “Sivas’a Türkiye’nin en büyük limanını yapacağız. Gemiler oraya yanaşıp yüklerini boşaltacaklar”. Ya da “Hamil-i kart yakınımdır. İlgilenmeniz ricasıyla”. Arkasından aynı daireye bir telefon “Geri zekâlının biri şimdi benim kartımla sana gelecek. Yüz verme, oyala, bir yalan kıvır. Gitsin hangi cehenneme isterse”. Biz bu yalanlara alıştık, korkmuyoruz. Ama bazı yalanlar var, sistemli olarak tekrarlanıyor birileri tarafından. Bunların amacı toplumu kendi istekleri doğrultusunda yönetmek. Gerek siyasi gruplar, gerekse büyük şirketler bu yalanları durmaksızın beynimize işliyor, ta ki biz bunlarla şartlanana kadar. Ne yazık ki bu gibi yalanlardan çoğumuz etkileniyoruz. Şu FETÖ’ye bakalım. Devletin başındakileri bilmem ama bizim gibi sade vatandaşların çoğunu kandırdı. Okul açıyorum, bütün dünyaya Türkçe öğretiyorum, Afrika’da açları doyuruyorum diye dünya kadar para topladı insanlardan. Meğer topladıklarının yarısını örgütünü genişletmek, darbe hazırlığı yapmak için kullanıyormuş. Şimdi bile her şey açığa çıktıktan sonra bazı saf vatandaşlar Fethullah Gülen’in sümüklü mendilini koklayınca cennete gideceklerine inanmakta devam ediyorlar. Yapacak bir şey yok. Bundan sonrası tıp biliminin ilgi alanına girer, bizim elimizden bir şey gelmez. İnsanları bir kere koşullandırdınız mı onları yönetmek, istediklerinizi onlara yaptırmak son derece kolaylaşır. İşte algı operasyonu dediğimiz budur. Bir yalanı sürekli tekrarlayınca insan ister istemez onu gerçekmiş sanmaya başlar, bütün düşünce sistemini bu sanal gerçeklik üzerine kurar. Önceki yazılarımdan birinde söz konusu etmiştim. Küresel ısınma yalanı bazılarımızın beynine öyle işlemiş ki doğada gördükleri her olağan dışı sapmayı buna bağlıyorlar. Onların inancına göre çok kar yağsa da sebebi küresel ısınma, hiç kar yağmasa, havalar ılık gitse sebebi yine küresel ısınma. Son günlerde çocuk tacizi diye bir şey çıkardılar. Sözde Müslüman erkekler küçük çocuklara cinsel tacizde bulunuyormuş diye. Gerçi çocuk tanımı herkes için biraz farklı ama biz ergenliğe erişmemiş yaştaki çocukları ele alalım. Doğrudur, bazı erkekler bu yaştaki çocuklarla cinsel ilişki kurmaktan hoşlanırlar. Bu bir ruhsal bozukluktur ve böylelerinin çevreye zarar vermemesi için dikkatle izlenmesi gerekir. Ancak bir topluluğun suçlanabilmesi için o topluluğun fertlerinin toplumun diğer kesimlerine oranla o suçu daha fazla işlediklerinin sabit olması gerekir. Böyle bir istatistik yapılmış mı? Kendini Müslüman olarak tanımlayanların dışında acaba bu şekilde sapık duyguları olan erkek yok mu? Bu bilinmediğine göre kuyruklu bir yalanı servis etmenin amacı açıkça ortaya çıkmıyor mu? Yapılan araştırmalar kadınların yalan rüzgârına kapılmakta erkeklere oranla daha fazla eğilimli olduğunu gösteriyor. Bunun ispatını da kadınlara yönelik reklamlarda görüyoruz. Örneğin sabun ve deterjan reklamları reklam piyasasında en önde gelir. Neden mi? Çünkü bunu kadınlar kullanır ve onları çeşitli reklam oyunlarıyla etkilemek daha kolaydır. Halbuki Türkiye’de satılan bütün deterjanların etken maddesi aynıdır. Aradaki fark deterjana katılan boyar madde, koku ve yumuşatıcı gibi temizlikle ilgisi olmayan kimyasallardadır. Ama kadın reklamın büyüsüne öyle kapılmıştır ki bir deterjanı sevdi mi ona aşk ile bağlanır. Kadınları en çok etkileyen reklamlardan biri de zayıflama diyetleri ve ilaçlarıdır. Her kadın ince ve orantılı bir vücuda sahip olmak ister, fakat çok azı bunu gerçekleştirebilir. Çoğunluk hiçbir sonuç vermeyen farklı reçeteleri uygulayarak ömürlerini tüketirler. Şayet bu reçeteler gerçekten etkili olmuş olsaydı şimdiye ortalıkta şişman kadın kalmazdı. Kadınlar bilmez ki bu reçeteleri piyasaya sürenler kendilerine bilim adamı süsü veren ama bir türlü yararlı bir iş beceremedikleri için kendi reklamlarını yapmak için ortaya çıkan şarlatanlardır. Siz, siz olun herkesin her dediğine inanmayın. Benim dediklerime bile.

Yazarın Diğer Yazıları