Gençler Neden Evlenmiyor?

  • 2265

Önceki gün Fethiye basınında çalışan arkadaşlardan biriyle konuşuyordum. Kendisi ense, göbek yerinde, kalıplı, kıyafetli 30-35 yaşlarında yakışıklı bir gençtir. Birden aklıma geldi, ”Senin kaç çocuğun var?” diye sordum. “Abi, ben evli değilim ki” diye cevap verdi. Şaşırdım. Gerçekte şaşırmakta pek de haklı değildim. Zira artık gençlerde evlenme yaşı 30’ları aştı, neredeyse 40’a dayanmak üzere. Bunun çeşitli nedenleri var. Başlıca neden ise toplumsal ve ekonomik yapımızın değişmesi. Değer yargılarımızda köklü değişiklikler oldu. Bunlar ise aile kurumuna yansıdı. Ailenin yapısı büyük ölçüde değişti. Öte yandan çok isteyen, çok şeyler talep eden bir toplum olduk. Bu taleplerimizin karşılanması yeni bir aile kurarken neredeyse imkânsız hale geldi. Böyle olunca da insanlar yeni bir aile kurmayı gereksiz bir yük olarak görmeye başladı. Eskiden her şey farklıydı. Olgunluk çağına gelen gençlerin birlikte olmaları mümkün değildi. Osmanlı’da örneğin genç kızlar erkeklere ancak kafes arkasından göz süzerlerdi. Şimdi öyle mi? İnsanlar kızlı erkekli birlikte yiyip içiyor, çalışıyor, eğleniyor. Genç erkeklerle kızların yalnız başına beraber olmaları artık doğal karşılanıyor. Bu durumda evlilik dışı cinsel hayat sürüp gidiyor. Böylece eski günlerde insanları evlenmeye yönlendiren başlıca nedenlerden biri de ortadan kalkmış oluyor. İşin ekonomik boyutu daha da karışık. Bir zamanlar başlık parası vardı. Erkekler bunu biriktirebilmek için bir süre gayret gösteriyorlar, sonunda borç, harç istenilen miktarı denk getiriyorlardı. Bu parayı bulamayanlar için başka bir kolaylık vardı. Alır kızı kaçırırdın. Sonra bir hoca bulup imam nikâhını da yaptın mı, iş biterdi. Kızın ailesi bakardı, iş ciddi, kız elden gitti, bu saatten sonra başkası almaz; mecburen damadı kabullenirdi. Şimdi başlık parası yok ama yeni evlenenler için ev açma zorunluluğu var. Eski düzende büyük aile vardı. Neneler, dedeler hep aynı evde yaşardı. Yeni evlilere de evin bir odası düşerdi. Evde tek bir tencere kaynar, herkes aynı sofranın etrafında otururdu. Küçük çocuklara bakma görevi ise nenelere aitti. Böylece yeni evlenenlere binecek ilave bir ekonomik yük olmazdı. Aileler küçüldü. Karı-koca ailelerinden ayrılıp yeni bir ev açarlar. Satın almaya gücün yoksa kiralarsın, ama o da para. Bir de bunun içini doldurması var. O ayrı para. Eve alacağın eşyaların taksiti kaç yıl bitmez. Çocuk olunca ayrı bir dert. Çocuğa kim bakacak. Anne çalışmıyorsa mesele yok, ama ya çalışıyorsa. Bakıcı parası, kreş parası saymakla bitmez. Çocuk okula başladı, dershane parası. Biraz büyüdü arkadaşlarından ayrı kalmasın diye en son model cep telefonu parası. Daha da büyüdü beyefendiye ya da hanımefendiye ayrı bir araba. Babasının eski model arabasına binerse arkadaşları ayıplar sonra. Dünyaya gelen çocuğun bu kadar masraflı olmasını kabullenmişiz bir kere. Ötesini düşünemiyoruz. O zaman ikinci, üçüncü çocuk şöyle dursun hiç çocuk yapmamanın yollarını arıyoruz. Üstelik çocuk yapınca kadınların vücut ölçüleri şaşırıyor, güzellik elden gidiyor diyorlar. Bir de diyetisyen, estetisyen ücreti. En iyisi hiç evlenip çocuk yapma. Paran da güzelliğin de sende kalsın. Gençlerin düşüncesi bu. Bunun sonu nereye gider? Deniz kaplumbağalarının üreme sürecine kafa yorduğumuzun yarısını bunu düşünmek için ayırsaydık ne durumda olduğumuzu anlardık. Yapılan araştırmalara göre insan neslinin devam edebilmesi için doğurganlık oranının yaklaşık 2,1 olması gerekiyor. Yani evlenen bir çift öldükten sonra yerlerine koyacak iki kişi bırakmak zorundalar. İki sayısının yanındaki küsurat doğurmadan ölenler hesaplandığında ortaya çıkıyor. Bazı Avrupa ülkelerinde bu rakam bir süreden beri ikinin altına düşmüş durumda. Yani bu böyle giderse bir süre sonra Avrupa’da insan kalmayacak. Avrupa hükümetleri bu duruma çareler arayıp duruyor. Türkiye’de ise şimdilik 2,5 civarında. Bir zaman için tehlike yok. Ancak gidişat bizde de kötü. Rakam şehirleşme arttıkça aşağıya düşüyor. “Asil Türk Milleti”, “Şanlı Bayrağımız”, “Büyük Atatürk” gibi sloganlara sarılmak da durumu kurtarmıyor. Bu gidişle bir zaman sonra ortada Türk Milleti kalmayacak. Şayet neslimizin devam etmesini istiyorsak en az üç çocuk yapmak zorundayız. Şimdiden düşünmeye başlasak fena olmaz.

Yazarın Diğer Yazıları