Geçtiğimiz Perşembe Okuyucularımla Neden Buluşamadım

  • 2078

Önceki hafta Perşembe günü İstanbul’a gitmiştim. Biliyorsunuz benim arabanın yaşı neredeyse bana eşit. Birkaç aydır biraz fazla basınca motordan çeşit çeşit sesler geliyor; araba neredeyse dağılacak gibi oluyor. Bölünmüş yolda bile en fazla 60 km sürat yapabiliyorum. Beni sollayanlar belki de “Emekliye bak, korkudan elleri direksiyona yapışmış” diyorlardır. Olmaz böyle dedim, Perşembe günü sabah arabayı tamirciye bıraktım. Önümüzde hafta sonuna kadar üç gün var, gelecek hafta tamir bitmiş olur diye düşündüm. Pazartesi sabahı arabanın yanına varınca bir de ne göreyim; motor inmiş tezgaha konmuş. Öylece bekliyor. Adamları biraz sıkıştırınca, “Abi, yarın gel al dediler”. Salı oldu, gittim baktım, motor açılmış, öylece duruyor. “Abi, parçası burada yok, İstanbul’dan gelecek”. Sonunda zor bela araba Cumartesi akşam hazır oldu. Pazartesi yola koyulduk, Köyceğize kadar zor bela gidip döndük. Motor ikide bir tekliyor, araba hoplayıp zıplıyordu. Belki düzelir dedim, Salı günü Akdağ tarafına gittim. Dağ başında inatçı keçi gibi iki durup bir gitmeye başladı bizim külüstür. Sonunda güç bela Fethiye’ye döndüm. Efendim, karbüratör bozukmuş, tamir edildi. Çarşamba bu sefer dalaman, Gürleyik tarafına yolum düştü. Bizim araba daha Gürleyik’e varmadan benzini bitti. Eskiden aynı benzinle aynı yolu gider gelir, hatta ertesi gün de Fethiye içinde tur atardım. Telefonla Fethiye’den bir arkadaş çağırdım, benzin getirdi, öylece geri dönebildik. Perşembe dedim, tamirciye gidip, bu sefer de benzin tüketimini ayarlatayım, araba kendinden ayarı buldu. O günden beri de tamircinin yüzünü görmedim. Adama borcum var. Beklesin biraz. Biz yazıları Çarşamba akşamı gazeteye teslim ederiz. O akşam Fethiye’ye geç dönünce de yazıyı hazır edemedim. O nedenle Perşembe günkü yazım basılamadı. Başkası olsa tamirciye çatar, ağzına geleni söyler. Seni mahkemeye veririm, asarım, keserim der. Ama adamcağızın hiç kabahati yok. İşini tamamlamak için elinden geleni yapıyor, ama çaresiz bu kadar. Bir zamanlar sanayi çarşısında bir atelyeye gittiğinizde etrafınızı önce elleri, yüzleri, üstü başı yağlı genç çıraklar sarar, ne istediğinizi sorardı. Kimisi de bir taraftan size bakarken bir taraftan ustasına dikkat kesilmiş, bir şeyler öğrenmeye çalışırdı. Paydos zamanı ise bir duvarın dibine kümelenir evlerinden getirdikleri birkaç parça yiyeceği paylaşırlardı. Şimdi çarşı ıssız. O çıraklardan eser yok. Kaldıysa birkaç yaşlı çırak kaldı. Ustalar da yaşlandı. Onlar gidince yerlerine gelen olmadığı için çarşı kapanacak. Yalnız çarşı kapansa iyi, tüm sanayi eleman yetersizliğinden duracak. 1990’ların ortasından başlamak üzere bir gizli el ülkemizi çökertmek için görevlendirildi. Bir taraftan eğitim sistemimize el attılar. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim diyerek sanayinin insan kaynağını kuruttular. On dört, on beş yaşına gelmiş, kaloriferli sınıflarda kızlarla yan yana ders görmeğe alışmış bir gencin ilköğretim sonrası sanayide çırak olmak istemeyeceğini biliyordu bu insanlar. İş burada kalsa iyi, meslek liselerini de kat sayı engeli koyarak körelttiler. Kimse bu okulları tercih etmez oldu. Çalışan meslek liselerinde ise eğitim kalitesi günden güne düştü. Sonunda mesleksiz, becerisiz bir sürü insan üniversite kapılarına yığıldı. Devlet buna sözde çözüm olarak ülkenin eleman ihtiyacına bakmadan her kasabaya bir fakülte kurma politikasına eğildi. Şimdi bir dolu mesleksiz, becerisiz üniversite mezunu sokaklarda geziyor, ne iş olursa yaparım abi demelerine az kaldı. Eğitim sistemimiz karıştıran el böylece bir taşla iki kuş vurdu. Hem sanayiyi elemansız bıraktı. Hem de devletin kapısını aşındıran milyonlarca boş adam ortaya çıkardı. Devletimizin bu konuya ivedilikle el atması gerekiyor. Öncelikle piyasanın her konudaki nitelikli eleman ihtiyacı belirlenmek zorunda. Açılacak meslek okulları ve fakültelerin kapasitesi bu ihtiyaca uygun olarak hesaplanacak. Kasaba esnafına müşteri çıksın diye fakülte açmaya son verilecek. Meslek liseleri ve meslek yüksek okulları gerçek anlamda mesleki eğitim verecek. Üniversiteler esas işlevine dönecek ve bilim üreten mekanlar haline gelecek. Liselere ve üniversitelere giriş için uygulanan ve isimleri gizli terör örgütlerini andıran her çeşit puanlama sınavı kaldırılacak. Mesleklere yönlendirme gerekirse orta okuldan başlayacak ve okul seçimi puana göre değil, bilgi, beceri ve isteğe göre yapılacak. Bizim arabayı kimse tamir etmeyi becermezse ben altına girer yine söküp takarım. Ama sanayiyi çalışır tutmak o kadar kolay değil. Hükümetimiz vakit kaybetmeden bu işe el atmalı. Yoksa çok geç olacak.

Yazarın Diğer Yazıları