DENİZ KIYISINDA, DENİZE ÇOK UZAK BİR KENT: FETHİYE

  • 1457

Geçenlerde İstanbul’a gittim. O kadar gürültü, karmaşa arasında bile her yer deniz kokuyordu. İnsan o yüksek, çirkin gökdelenlerin arasında bile denizin varlığını hissediyor, kendini bir şekilde denize yakın görüyordu. Denizin altından gidiyor, üstünden köprüyle geçiyor, olmadı vapura binip karşı kıyıya geçiyor. Vapurda çayını yudumlarken bir taraftan da uçuşan martılara ekmek atıyor. Bazen de Galata Köprüsüne çıkıp aşağı, Haliç’e oltayı sallıyor. Fethiye’ye döndüm. Masmavi, pırıl pırıl bir deniz. Yine pırıl pırıl mavi bir gökyüzü. Ama deniz sanki şehrin uzağında, kenarında bir yerde duruyor gibi geldi bana. Halbuki iki adım mesafede denize ulaşabilir, hatta ayağınızı uzatıp ıslatabilirdiniz isteseniz. Yok, mümkün değil; kordon boyundaki kafeler de olmasa, yazın On İki Adalar tekne turları, Ölüdeniz gezileri de olmasa denizi unutacağız gibi geldi bana. Behçet Bey konuşuyordu; Göcek’te bütün kıyılar devlet tarafından marina işletmesi olarak birilerine kiralanmış. Onlar da birkaç kuruş kazanabilmek için tesislerin içine her türlü alış veriş ve yeme içme mekanını doldurmuşlar. Yatla gelen turist buralarda işini gördükten sonra karaya ayak basmadan çekip gidiyormuş. Göceklinin buralara ayak basması zaten mümkün değil. Şimdi belediyelere ait bir yer kalmış. Onu da Büyükşehir Fethiye Belediyesinin elinden almış. Bu da birisine kiralanırsa diyor Behçet Bey, Göcek turizme bütünüyle kapanacak, deniz kıyısında bir hapishaneye dönecek. Göcekli esnaf kendine başka işler arayacak. Devlet birkaç kuruş kazanacağım diye buraları kiraya vereceğine kendi işletip teknelerin su, elektrik vesair hizmetlerini görse; turistler de istedikleri gibi şehre inip dolaşsalar olmaz mı? Fethiye’nin hali daha da feci. Karaot mevkiinde yapılması düşünülen yat çekek yeri projesi Çevre Bakanlığına takılmış. Artık yüz elli tonluk vinçle çeksen kolay kolay çıkmaz. Birileri mutlaka taş koymuştur işi bozmak için. Karagözlerdeki mevcut çekek yeri şehrin göbeğinde durmakta, bir taraftan da denizi kirletmekte. İmalatçılar sınırlı imkânlarla bir şeyler yapmaya çalışıyorlar orda. Öte yandan karşı Aksazlar kıyıları, Çalış’a kadar rıhtımın büyük bir kesimi boş duruyor. Bir zamanlar körfezin ortasında bir yat limanı projesi gündeme gelmişti. Ne oldu o? Yoksa birileri deniz dibi solucanlarının yuvası bozuluyor diye bunu da mı engelledi? İlgililerin söylediğine göre yat bağlayacak yer bulamayan yüzlerce tekne yazın Türkiye yerine Yunanistan’ı tercih ediyormuş. Yazık değil mi? Bir zamanlar kruvazier liman projesi ortaya atıldı. Konuşuldu, konuşuldu; sonra unutuldu. Gerçi söylendiğine göre böyle bir liman yapılsa bile o kadar turisti bir anda Fethiye’ye indirmek zaten mümkün olmazmış. Turistin önemli bir bölümü gemide kalmayı tercih edermiş. Sözün kısası bu liman projesi bir bakıma önceliğini yitirmiş durumda. Şimdi iş Fethiye kıyılarını yat bağlama yeri olarak değerlendirmeye kalıyor. Bizim görüşümüze göre buraların her şey dâhil sistemiyle birilerine kiralanması belki devlete gelir sağlar ama Fethiye’ye hiçbir şey kazandırmaz. Bu şekilde zaten denizden uzak Fethiye iyice kendi içine hapsetmiş oluruz. İşletme Fethiye Belediyesinde kalmak üzere yatların olmazsa olma gereksinmeleri su, elektrik ve güvenlik belediye tarafından karşılanır. Belki de yine yatçıların acil ihtiyaçlarını karşılayacak bir market her işletmeye gerekebilir. Bunun dışında turist şehre iner ve yeme, içme, eğlenme dâhil bütün işini burada görür, alışverişini burada yapar. Benim aklıma bir güzellik daha geliyor. Eskiden yazın Çalış’tan Fethiye’ye dolmuş motoru seferleri yapılırdı. Şimdi de yapılıyor mu bilmem. Bunlar düzenli bir hale konulsa, özellikle yazın çok turistin ilgisini çeker diye düşünüyorum. Üstelik seyahat süresi de karayolundan farklı olmaz: En fazla on beş dakikada tamamlanır. Üzerinde düşünülmeye değmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları