Dalları Limon Bastı

  • 4577

Bu sene maşallah bütün limon ağaçları sarı renkten görülmüyor. Sanki hiç yaprakları yokmuş gibi bütün dallar limon dolu. Aynı durum mandalina ve portakal için de söz konusu. Söylendiğine göre bu yıl narenciyede yaklaşık yüzde elli oranında fazla ürün alınacakmış.
Ürün olağan dışı fazla olunca bu kadar ürüne pazar bulmak zorlaşıyor. İhracatı zorlasanız bile malın bir kısmının elde kalma riski var. Sonunda fiyatlar düşüyor. Narenciye dalda kalıyor, her zaman olduğu gibi. Kimse ucuz da olsa bari bunları da toplayıp satayım, daha az zarar etmiş olurum diye düşünmüyor.
Kazanç az olunca üreticinin aklının bir köşesinde uykuda bekleyen virüs canlanıp piyasaya çıkıyor. “Bu ağaçlar odun olarak bile para etmez. Hazır tatil sitesi yapmak için etrafta dolaşan müteahhitler varken ben buraları satıp şehre ineyim. Artık topraktan bıktım. Ellerimin haline bak. Yara içinde. Şehirdekilerin eli sıcak sudan sudan soğuk suya değmiyor.” Hele bir de turizm varsa çevrede virüsün etkisi daha kuvvetli oluyor. “ Turizm çalışanlarını görüyorum. Hepsi maşallah tertemiz, pırıl pırıl.Bizim çocukların neyi eksik. Veririz bir otele tıkır tıkır maaşlarını alırlar. Ne sel derdi, ne hastalık derdi var. Sattım, parasını alamadım diye de bir şey yok. Laf arasında bizim oğlan yakışıklıdır da. Mükemmel İngilizcesi var. Geçen gün turistin birine adres tarif ediyordu ki şaştım kaldım. Adam şıp diye bizim oğlanın ne dediğini anladı. Bir de İngiliz bayan buldu mu artık ailece rahat ederiz. Ver elini Avrupa.”
Vatandaş bilmez ki turizm çalışanlarının yüzde doksanı temizlikçi, bekçi, bahçıvan, garson bulaşıkçı olarak çalışıyor. O sanıyor ki çocukları hemen gidip müdür olacak, sabahtan akşama kadar gelen turistlerin elini sıkıp hoş geldiniz, buyurun diyecek. Yani eller hiçbir zaman sudan, kirden, çamurdan dışarıya çıkmayacak beklediği gibi. Maaş dersen bilmem ama acaba kaç turizm işletmesi çalıştırdığı işçilerin ücretini zamanında ödüyor. Kaç turizm işletmesi kışın da işçilerine para vermeye devam ediyor.
Vatandaş düşünmez ki bu yaşlı İngiliz bayanlar acaba neden bizim oğlanlara meraklı diye.
İnsan kaybetmediği şeyin kıymetini bilmez. Hele Muğla bölgesi gibi toprak verimli, iklim yumuşak olunca o toprağın değeri hiç bilinmiyor. Her geçen gün tarım topraklarımız bir daha geri dönmemek üzere elden gidiyor.
Üreticinin zararlı fikirler peşinde koşmasını önlemek için yapılması gerekenlerin çoğu devlete düşüyor. Narenciye öyle bir şey ki soğuk hava deposunda saklanmaz. En fazla yirmi gün bir aylık ömrü vardır. O halde dalından toplanıldığı an tüketilmenin yolunu bulmak gerekir. Devlet şu günlerde devreye girmelidir. Teşvik uygulaması yapmanın tam sırasıdır. Bu teşvik yurt içinde ve yurt dışında narenciye tüketimini artıracak tedbirlerle olur. Medyada bir zamanlar fındık konusunda yapıldığı gibi kampanyalar yapılıp narenciyenin faydaları anlatılabilir. Devlet doğrudan piyasaya girerek narenciye alımı yapabilir. Okullar ve askeri birlikler bu ürünün eritilebileceği en uygun kuruluşlardır. Şu anda Türkiye’nin uzak bölgelerinde hayatlarında hiç portakal yememiş çocuklar bulunabilir. İşte devlet buralara erişerek fazla ürünü bu bölgelere sevk edebilir. Bunun için devletin elinde boş duran araç parkından da yararlanılabilir. Askeri birlikler doğrudan devreye girerek kendi ihtiyaçlarını narenciye bölgelerinden karşılayabilirler.
Belki bu işlerin örgütlü bir şekilde yapılması için bu yıl geç kalınmıştır. Ama önümüzdeki yıllarda, narenciyede olsun, ihtiyaç fazlası üretimi olan diğer ürünlerde olsun fazla ürünü eritmek için devletin ne gibi önlemler alması gerektiği şimdiden planlanmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları