Büyükşehir Sorunu Çözülüyor Mu?

  • 2240

Bizlerin olduğu gibi vatandaş da yasayı eleştiriyor. Ancak onun bakış açısı biraz daha duygusal ve bazı açılarda güncel sorunlarından hareket ediyor. Bazıları ise bütünüyle siyasi karşıtlık nedeniyle yasaya karşı çıkıyor. Bizce bu tutumların hepsi yanlış. Fethiye’de yasaya karşı genel tepki Fethiye milliyetçiliğinden kaynaklanıyor. İnsanlar “Bu yasa bizi Muğla’ya tabi kıldı” diye yakınıyor. Özgürlüklerinin ellerinden alındığından dem vuruyor. Büyük bir çoğunluk ise su paralarını gündeme getiriyor; büyükşehir tarafından suya yapılan büyük zammın bu yasanın doğal sonucu olduğu inancını taşıyor. Bazıları CHP karşıtı oldukları için CHP’li büyük şehir belediyesini eleştirebilmek amacıyla yasadan dem vuruyorlar. Başka bir kısım vatandaş ise aksine CHP’li oldukları için “ Bu yasayı Ak Parti çıkardı, bizi mahvetti” diyorlar. Aslında eleştirilerin bir işe yaraması için sübjektiflikten uzak olması gerekiyor. Örneğin hemen herkes su paralarının fazlalığından yakınıyor. Diyelim ki Sayın Osman Gürün bir karar aldı ve suyu ucuzlattı. Ne değişir? O zaman yasayı eleştirenler “aman ne güzel bir yasaymış bu” mu diyecekler. MUSKİ örneği yasanın sistematik eleştirisini yapabilmek için güzel bir fırsat veriyor. Örneğin İstanbul gibi bir büyükşehirde ilin Trakya ve Anadolu tarafında belirli su kaynakları var. Bu kaynaklardan gelen su bir araya toplanıp arıtılarak şehrin 39 ilçesine dağıtılıyor. Muğla’da ise 13 ilçe var ve bu ilçelerin tamamının su kaynakları ve dağıtım şebekeleri farklı. Örneğin Fethiye’nin suyu Ören’den, Üzümlü’den ve ova içindeki bir takım kuyulardan gelip şehre dağıtılıyor. Milas’ın suyu Akkovanlık ve Akgedik barajından, Bodrum’un suyu Mumcular barajından, diğer ilçelerin suyu ise çeşitli akarsu, baraj ve kuyulardan elde edilerek bağımsız şebekeler aracılığı ile ilçelere dağıtılıyor. Özetlemek gerekirse bu işletmelerin tamamı kaynak açısından olsun, şebeke açısından olsun birbirinden bağımsız. Şimdi bunların tamamı MUSKİ adı altında tek bir yönetimde toplandı. Bunun yönetim açısından ne yararı var, kimse anlayamadı. İstanbul’da 39 ilçede ayrı ayrı su işletmesi bulundurmak kaos yaratacağı gibi, Muğla’da bütün işletmeleri bir araya toplamak gereksiz bürokrasiden başka bir işe yaramaz. İşi bir de ters tarafından alalım. Eskiden köylere su getirme işi Köy Hizmetlerine bağlı idi. Şimdi büyük şehire bağlandı. Bunun en verimli yöntemi ilçe belediyelerini köylerle bir tutarak, ama yalnız su konusunda, bağımsız su işletmeleri haline dönüştürmek olur diye düşünüyorum. Bir başka konu da köy tüzel kişilikleri ile ilgili. Malum köylerimiz mahalle oldu artık. Önceki gün güvenlik kuvvetlerimiz Diyarbakır’da operasyon yapacakmış. Haberlerde Diyarbakır’da filanca mahallelerde sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini söylüyordu. Ben anlamadım; acaba bu operasyon kırsal kesimde mi yapılacak, yoksa şehir merkezinde mi? Benim gibi Diyarbakır’ı tanımayan hiç kimse de anlamamıştır. Köyler ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan şehir merkezlerinden farklıdır, ve böyle olmaya devam edeceklerdir. Bu açıdan şehir merkezlerinde uygulayacağınız yönetim biçimlerini köylerde uygulamaya kalkarsanız başarısız olursunuz. Belki şimdi beş yıllık bir geçiş süreci içindeyiz, onun da bir buçuk yılı doldu, pek bir ses çıkmıyor; bu süre bitince seyreyleyin siz gümbürtüyü. Yönetim konusunda gördüğümüz bir başka açık daha var. Büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyesi arasında bir ast-üst ilişkisi düşünülmemiş. Zaten böyle bir şey mümkün değil. Ola ki farklı siyasi partilerden seçilmiş kişilerin birbirlerine emir verip, emir alması gibi garip bir durum ortaya çıkacak. Denmiş ki uslu çocuk olun, hep beraber gül gibi geçinip gidin. Ya kavga ederlerse? Şu yolun sorumluluğu benim, şunun ki senin diye bir yıl boyunca bir türlü karara varamazlarsa? Kurcalasak bohçadan çok şey dökülecek. İyisi mi biz milletvekilimiz Sayın Hasan Özyer’in sözüne kulak verelim. Özyer diyor ki: Büyükşehir yasası önümüzdeki yasama döneminde mutlaka gündeme gelecek ve aksayan yönleri ele alınacak. İnşallah, bekliyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları