Bu Gerginlik Neden?

  • 843

 

Önceki gün İstanbul Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun Ordu Havaalanında VIP salonunu kullanabilmek için görevlilerle yapmış olduğu tartışmayı izledim. Bu sırada “it” mi dedi, yoksa “basit” mi dedi onun tartışmasını yapmayacağız. Ancak ortada bir gerçek var; görevli İmamoğlu’nun bu salonu kullanma yetkisi olmadığını söylüyor, İmamoğlu ve beraberindekiler hışımla ortalığı dağıtıyor.

Bu kurala kimsenin itirazı yok. Ama denilebilir ki, benim işim acele, mitingden mitinge koşuyorum, zaten beni de tanıyorsunuz, idare ediverin. Ama alan bomboş, normal kuyrukta bekleyen yok. Zaten o ana kadar bütün grup geçiş yapmış. Görevli “Efendim zaten geçtiniz, nedir bu ısrar” diye soruyor.

Bu da gösteriyor ki İmamoğlu burada bilinçli olarak bir tartışma yaratıyor. Bu tartışmanın iki nedeni olabilir. Muhalefet kurmayları bir gerilim stratejisi izlemenin seçimlerde avantajlı olabileceğini düşünmüşlerdir. Bu nedenle Ekrem Bey’e taktik verirken “Aman Ekrem Bey, eline geçen her fırsatta ortalığı karıştır, bağır, çağır, küfür et, icabında tokat atarmış gibi yap ama dikkatli ol adama bir şey olmasın” demiş olabilirler. İkinci olasılık ise Ekrem Bey’in sinirlerinin bu seçim yorgunluğuna dayanamayıp iflas ettiğidir. Bu nedenle en ufak konuda bile tartışmaya girmektedir.

Biz hangi gerekçe ile olursa olsun İmamoğlu’nun ve genelde muhalefetin bu kavgacı halinin topluma zarar verdiği inancındayız. Öncelikle bu kavgacı üslup sosyal medyaya da yansımış, medeni bir tartışma ortamı sağlaması gereken sosyal medya insanların karşılıklı olarak birbirlerine küfürler savurduğu bir alan haline gelmiştir.

Bizim Avukat Ramazan Yıldırım’ın paylaşımları bu anlamsız tartışmalara çok güzel örnek oluşturuyor. Ramazan Bey kopyala, yapıştır biçiminde sloganlar kullanmak yerine kısa bir metin hazırlıyor ve görüşlerini bu biçimde açıklıyor. Bir kısım vatandaşlar da bunlara cevap olarak başka bir kısım suçlamalarla karşılık veriyor. Halbuki gerekli olan, şayet bu görüşler hatalı bulunuyorsa hatanın nerede olduğu belirtilerek işin doğrusunun ne yönde olması gerektiğinin açıklanmasıdır. Bu şekilde ortak bir nokta bulunamasa bile birbirimizin nerede durduğunu anlarız hiç olmazsa.

Görünen o ki klavyeyi eline alan kendisine biat edilmesini istiyor. Bakıyorum bazı kopyala-yapıştır paylaşımların altına yapılan yorumlarda küfürler, lanet okumalar, karşı sloganlar uçup gidiyor. Onlar kendi mahallelerinde yaptıkları tek taraflı yayınların coşkulu bir biçimde alkışlanmasından zevk duyuyorlar.

Aynı sıkıntıyı ben de yaşadım. Ben genellikle sosyal medyada tartışmalara girmem. Ama her nasılsa oldu, aklı başında bildiğim, derin kültürlü, CHP yöneticisi bir arkadaşa şu soruyu sordum. “İmamoğlu sürekli olarak Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerden övgüyle söz ediyor, öte yandan HDPKK ve FETÖ tarafından destekleniyor. Deniz olsun, Mahir olsun bütün hatalarına rağmen tartışmasız bir biçimde antiemperyalistti, yani ABD ve Avrupa karşıtı idi. Nasıl olur da ABD’nin silahlı çetesi HDPKK ve ajan örgütü FETÖ antiemperyalist kişileri kendine örnek gösteren İmamoğlu’nu destekler?”

Bu soruya şöyle bir cevap verilebilir : “Sen yanlış biliyorsun, onlar İmamoğlu’nu desteklemiyor”. Bu cevaba kimse inanmayacağı için şöyle bir cevap verilebilir “Onlar bizi destekliyorsa destekler, biz karışamayız”.  Bu da pek inandırıcı olmaz, çünkü bir siyaset diğer siyaseti destekliyorsa mutlak ortak bir çıkarları vardır. Bu ekipler aralarında hiçbir pazarlık yapmamış olsalar dahi FETÖ ve HDPKK İstanbul’u CHP adayının kazanması halinde daha rahat hareket edeceklerini düşünmüş olacaklardır ki taraflarını seçmişlerdir. Sözün kısası İmamoğlu’nun kazanması şu veya bu şekilde bu örgütlere yarayacaktır.

Arkadaşım bir CHP’li olarak bunu onaylayamayacağını bildiğinden soruma cevap vermek yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başlayarak bütün Ak Parti iktidarının genel eleştirisini yaptı. Tabi bu arada yolsuzluk, baskı, çevre düşmanlığı, irtica, Suriyeliler gibi klasik muhalefet söylemlerinin hepsini  bir kalemde sıraladı. Arkasından da “Bizim pırıl pırıl adayımız Ekrem Bey hakkında nasıl böyle konuşursun, köşemden kaydını sil” diye tehdit etti. Başka şahıslar da, aralarında küfür edenler dâhil, bana saydırdılar.

Ben bu davranışları muhalefetin bilinçli bir taktiği veya Ekrem Beyin heyecanının çevreye yansıması olarak görmüyorum. Bize göre muhalefeti oluşturan sosyal yapı kendisini kuşatılmış hissetmekte ve çaresizlik içinde bir çıkış yolu aramaktadır. Devletin bu konuda önlemler alıp bu geçiş dönemini kazasız, belasız atlatmasının çaresini bulması gerekmektedir.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları