Böyle Gençler De Var

  • 395

Şimdiye kadar gençlik nereye gidiyor diye endişelerimizi yansıtan yazılarımızı okudunuz. Gerçekten gençliğin büyük bir kısmı, özellikle üniversite gençliği, şaşkın ördek gibi gerisin geriye yüzmeye çalışıyor. Kulaklarında kulaklıklar, yabancı ülkelerden gelen nağmelerin esiri olmuşlar. Yürürken çoğuna bakıyorum, gözlerini ufukta bir noktaya dikmişler, baston yutmuş misali gidiyorlar. Çevreleriyle kesinlikle bir iletişimleri yok.

Bunun nedenini araştırdım. Belki çok katlı binalarda yaşamak, topraktan uzakta durmak onları böyle yapıyor. İnsan eve geldiğinde ayakkabıları çamurlanmalı, tırnaklarının arasında toprak olmalı. Ayağı toprağa değmeyen kişi bu dünyada yaşamıyor demektir. Acaba ondan mı bu ilgisizlik, bu kaçış diyorum.

Ama bazı gençler hala umut veriyor. Hepsinin de ortak özelliği dünyadan kopuk olmayışları. Anı yaşıyorlar ve değerlendiriyorlar. Hepsi lise veya yüksek okul bitirmiş, ama topraktan kopmamışlar. Biz okuduk, diplomamız var, sağdan soldan bize ne demiyorlar. Görmeye, öğrenmeye çalışıyorlar. Ve devamlı gülümsüyorlar.

Bunlardan bir tanesi Karaçulhalı, bilgisayar programcılığını bitirdi. Ama işini yapmıyor. Güvenlik konularıyla ilgileniyor. Kurs aldı, özel güvenlikçi oldu. Bu yetmedi ben milliyetçiyim terörist kovalayacağım dedi. Özel harekât sınavına yazıldı. Beden sınavında ufak bir hata yüzünden elendi. Yılmadı, bu sefer de mahalle bekçisi olmaya karar verdi. Talihsiz genç, bekçiliği de kazanamadı. Özel güvenlikçi olarak devam ediyor. İlginç olan şu ki, şunun bunun kapısını aşındırıp “abi bana bir iş ver” diye sızlanmadı. Amacı doğrultusunda araştırmaya devam ediyor.

Bir genç daha var, Kayalı. Onu bir halı yıkamacıda çalışırken tanıdım. Lisede elektronik bölümünde okuyordu. Ama hiç öğrenciye benzemiyor, güleç yüzüyle verilen işleri en iyi şekilde yapmaya çalışıyordu. Gerçi radyo dalgalarının frekansı nedir diye sorsam bilmezdi. Kabahat onun değil, çocuklara bir şey öğretmiyorlar ki. Bu gençte şunu gördüm, hangi iş verilse en doğru bir şekilde yapmaya çalışıyor, sürekli kendini eğitiyordu.

Çok iyi motor kullandığı için usta motor sürüş tekniği belgesi aldı. Ama bir kusuru var, en dar yolda arabasıyla drift yapar, kuyruğunu kaldırıma vurmaz. Askere gitti, komutanlarının sevgilisi oldu. Terhis olup gelince en iyi bildiği işi yapmaya başladı. Bir toptancı şirketinin aracıyla dağıtım yapıyor. Hem güvenilir şöför, hem de güler yüzü, tatlı diliyle müşteri ayarlamasını biliyor. 

Bir de genç kızımız var. Üniversitenin fotoğrafçılık bölümünü bitirmiş ve hayret, fotoğrafçıda çalışıyor. Ankaralıymış. İlk geldiğinde acemiydi. Gerçi kendisinin kabahati değil, o kadar öğretiyorlar gençlere. Ama baktım öğrenme merakı var. Fotoğrafçılık deyip geçmeyin. Eskiden “poz ver kardeşim,gülümse”.  Tık, iş biterdi. Şimdi bilgisayarda karmaşık fotoğrafçılık programlarını uygulayamazsan fotoğrafçı olamazsın. Makinalar da uzay aracının kumandası gibi.Baştan aşağıya ayar düğmeleriyle dolu.

Kız bunları öğrendi. Öğrenirken de “Ben üniversite bitirdim, siz kim oluyorsunuz” diye ustasına efelenmedi. Gerektiğinde yerleri sildi, gerektiğinde kahveciden çay söyledi. Hatta bir hobisi var, her gelen müşteriye kahve pişiriyor. Ve bu yaptıklarının hepsini güler yüzle yapıyor.

Bir genç kızımız daha var. O da Fethiyeli. Güzel mi güzel, çiçek gibi.  Dışarıdan liseye devam ediyormuş. Hiçbir işe yaramayacak bölümlerden birinden mezun olacak olabilirse. Bir restoranda çalışıyor. Onu her yerde görebilirsiniz, kah mutfakta, kah masalara hizmette, kah satış bölümünde satış yaparken. Kendi yaşındaki başka çalışanlar gibi dükkanın bir köşesine sinip, çağırılınca romatizmalı yaşlı teyzeler misali uflaya puflaya işe koşmuyor. Her zaman ayakta, her zaman güler yüzlü. Belki parasızlıktan, cep telefonu ile bir yakınlığı yok. Ayrıca yaşıtları gibi piyasada bulduğu bütün makyaj malzemelerini suratına sürüp kendini renkli duvar panosuna benzetmiyor.

Dört genç, dört resim. Hepsinin ortak yanı dünyadan kopuk olmamaları, ayakları hep toprağa basıyor. Öğreniyorlar, çalışıyorlar, gülüyorlar, geçinip gidiyorlar. Diğer gençlerimiz neden onlar gibi olmasın?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları