Asalım Mı, Keselim Mi?

  • 497

Ne zaman bir küçük çocuk cinsel tacize uğrasa insanlar asalım, keselim diye feryat etmeye başlıyorlar. Bu feryatlar üç beş gün sürüyor, sonra arkası kesiliyor, ta ki yeni bir taciz ortaya çıkıncaya kadar. Önceki gün İstanbul, Küçükçekmece’de cinsel tacize uğrayan beş yaşındaki bir kız çocuğu bu konuyu yeniden gündeme getirdi. Üstelik bu tacizi yapanlardan birinin Suriyeli, diğerinin Pakistanlı olması tartışmayı İslam düşmanlığına dökmek isteyenlerin de işine yarayabilir. Bu nedenle çocuk tacizi konusu diğer saldırganlıklarla birlikte bir bütün olarak ele alınmalı.

Yasalarımız taciz konusunun tanımında olsun, ceza tertibinde olsun oldukça yetersiz kalıyor. Bu boşluğun en kısa sürede doldurulması bütün toplum kesimlerinin acil talebi olarak ortaya çıkıyor. Çocuk tacizi ile ilgili yeni bir yasanın gerekliliği ortada olduğuna göre acaba bu yasada ne gibi yenilikler olmalı, kısaca onu tartışalım.

Yasanın sağlıklı olabilmesi için öncelikle çocuk tanımının doğru yapılması gerekir. Bizim görüşümüze göre çocuk erkek veya kız olsun cinsel olgunluğa erişmemiş yaştaki insanlara denir. Cinsel olgunluğa erişme yaşı ise kişinin yapısına göre 12-16 yaşları arasında değişmektedir. Kişiye göre değişen bu özelliğin belirlenmesi ise o kişinin sağlıklı bir şekilde uzman hekim tarafından incelenmesini gerektirir. Mevcut yasalarımızda 18 yaşından küçükler “çocuk” sayılmakta, bu da birçok haksızlıklara neden olmaktadır. Örneğin 16 yaşındaki bir kız babasının zorlamasıyla 60 yaşındaki bir erkekle evlenebilmekte, yasalarımız bunu uygun görmektedir. Öte yandan yine 16 yaşında bir kız 19 yaşındaki sevgilisiyle gönül rızasıyla ilişkiye girer ancak bu ilişki kızın babası tarafından onaylanmazsa yasalarımız bu 19 yaşındaki genci çocuk tacizcisi saymaktadır. Buradan yola çıkarak çocuk tanımı kesinleştirildikten sonra bunun dışında kalan cinsel suçlar başka bir kapsamda ele alınmalıdır diyebiliriz.

İzleyebildiğimiz kadarıyla toplumun büyük bir kısmı çocuk tacizcileri için idam cezası istiyor. Ceza toplumun kabullenmediği, onun düzenini bozan eylemleri bilerek ve isteyerek yapanlara verilir. Buna karşılık ruhsal dengesi bozuk olduğu için yaptıklarını bilemeyen veya kendilerini  engelleyemeyen insanlar “cezai ehliyetleri” olmadığı için cezadan muaf tutularak bir akıl hastanesinde tedavi altına alınır. Bize göre çocuk tacizcileri tehlikeli deliler kapsamında değerlendirilmelidir. Yine son günlerde görmekteyiz, bazı kişiler hayvanlara işkence ediyor ve bu işkence resimlerini gururla paylaşıyor, bazıları ise zevk olsun diye kamu malını tahrip ediyor. Bu iki grup da her an çocuklara saldırabilecek psikolojik yapı içinde olduklarından birlikte ele alınmalıdır.

Bekir Çam isimli kardeşimiz dün sosyal medyada Çamköy mesire yerinin halini gösteren bir kısa film yayınlamış. İki katlı binanın bir mescit olduğu kapısında yazıyor ama içerisi pislik içinde. Ahır olarak bile kullanılması hayvan sağlığını bozar. Kimisi gelip odanın ortasına pislemiş. Birileri bira içmiş, şişelerini orada bırakmış. Yerlerde her türlü ambalaj atığı var. Birisi de gidip tuvaletteki lavaboları yerinden söküp yere attıktan sonra kırmaya çalışmış.

Bu olay bizlere güzel bir laboratuar deneyimi sunuyor. Örneğin mescitte bira içmek bir inanç sorunudur. İnançsız bir kişiyseniz ve başkalarının inancına da saygınız yoksa bu davranışınız eleştirilir, gerekirse cezalandırılır. Odanın ortasına pislemek, yediğinin içtiğinin çöpünü ortada bırakmak da bir ahlak ve eğitim sorunudur. Eleştirir, eğitmeye çalışır, olmazsa cezalandırırsınız. Ama ruh sağlığı yerinde hiçbir kimse uğraşıp, didinip tuvaletteki lavaboları yerinden söktükten sonra kırıp parçalamaz. O insan, çocuk tacizcisi veya hayvanlara işkence eden, hatta zevk olsun diye cinayet işlemeye aday birisidir.

Bu gibi insanları ceza vermekle korkutamazsınız. Bunların bir kısmı yaptıklarının yanlış olduğunu bilir, bundan utanç duyar, ama o işi yapmaktan olağanüstü cinsel haz aldıklarından kendilerini engelleyemezler. Bu hastalar öncelikle belirlenmeli, tehlikeli olabilecekler gözetim altında tutulmalı, ilaçla sakinleştirilmeleri mümkünse tedavi edilmeli, bu mümkün değilse cinsel dürtülerini ortadan kaldıracak biçimde kısırlaştırılmalıdır. Kanımızca en kesin çözüm tüm vatandaşlarımızın psikolojik sağlık taramasından geçirilmesi, şüpheli görülenlerin yeniden etraflıca incelenmesi ve saldırganlığa eğilimli olanların bir an evvel tedavisine başlanması yönündeolmalıdır.

 

Yazarın Diğer Yazıları