Araç Sigorta Primi Komedisi

  • 2276

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da yaşayan bir arkadaşımla konuştum. Bana ilk söylediği aracının sigortasının geçtiğimiz yıla oranla yüzde üç yüz oranında arttığı oldu. İnanmadım, tekrar etmesini söyledim. Doğruymuş; 1973 model eski otomobilini 2015 yılında 150 liraya zorunlu sigorta yaptırmışken, bu yıl 550 lira istemişler. O da yaptırmamış. Yakalanıncaya kadar gezerim diyor. Yakalanırsam da, aracın değeri zaten 2000 bin lira, devlete terk ederim. O hurdayı bertaraf etmek için 2000 lira daha masraf ederler. Bana ne. Bu haber üzerine konuyu bir inceledim. Gerçekten de trafik araç zorunlu sigortası sistemi içindeki tutarsızlıklarla birlikte bir komediyi andırıyor. Sigorta bedellerinin geçtiğimiz yıla göre yüzde yüz ile yüzde üç yüz arasında değişen bir oranda artmış olması bir yana uygulamadaki tutarsızlıklar dikkatimi çekti. Bir kere sigorta bedelleri araç sahibinin ikametgâhının bulunduğu ile göre farklılık gösteriyor. O ilde kaza oranı yüksek ise sigorta primi de yüksek oluyor. İlk bakışta mantıklı görünen bu kuralın birkaç sakıncası var. O aracın sahibinin oturduğu ilde kullanıldığını kim garanti edebilir? Şimdi primi en yüksek olan İstanbul’da oturan vatandaşlar primi düşük olan bir ilden sahte ikamet belgesi alır ve sigortalarını ona göre yaptırırlarsa bunu kim engelleyebilir? Bir de demişler ki otuz yaşın altındaki araç sahiplerinin primi yüksek olur. Yine aynı tartışmayı getiriyoruz, bir aracın sahibi ile sürücüsünün aynı kişi olması gerekmiyor ki. Ayrıca gençlerin çok riskli araba kullandığına dair sağlıklı bir araştırma yapılmış mı? Bazen önünü görmekte zorlanan yaşlılar direksiyona geçiyor, ona ne diyeceksiniz. Yaşlı sürücüye bir şey yok, ama yaşlı aracın primi daha yüksek. Anlaşılan yaşlı araçların kusuru çok olduğundan kaza olasılığı fazla olur diye düşünmüşler. Olaya bir de ters taraftan bakalım. Yaşlı araç ile en fazla 100 km sürat yapabilirsiniz, ama yeni araç bastınız mı siz farkında olmadan kayıp gider. Bir kaza anında her şey darmadağın olur. Bu tutarsızlıkları bir kenara bırakıp primlerdeki aşırı zammın nedenini araştırayım dedim. Yazılanlara baktım; kimisi bunu dolar kurundaki artışa bağlıyor. Dolar kurundaki artış yedek parça fiyatlarına yansımış, kaza sonrası aracın tamir masrafı da böylelikle artığı için sigorta şirketlerinin ödemesi gereken tazminat miktarı da artıyormuş. Şirketler bunu karşılamak için primlere zam yapmışlar. Bu bana devlet buğday fiyatına yüzde on zam yapınca ekmeğe yüzde elli zam yapan fırıncıları hatırlattı. Son derece ciddiyetsiz bir açıklama. Sonra baktım sigorta şirketleri örgütünün bir yöneticisinden çıkıyor bu açıklama. Bana göre en sağlıklı açıklamayı ekonomistler yapıyor. 2015 Haziranında yasada yapılan değişiklikle şirketlerin kazada ölen kişi başına ödemek zorunda oldukları tazminat miktarı büyük ölçüde artırılmış. Buna ek olarak daha önceki yıllarda kazada yakınları ölenler yeniden mahkemeye başvurarak kendilerine daha önce ödenen tazminatların yeni yasa oranında arttırılmasını istemişler. Mahkemeler de buna uymuşlar. Sonunda sigorta şirketlerine karşılayamayacakları bir yük binmiş. Bu sistem böyle yürümez. Kazaya karışanların cezasını başkaları da ortaklaşa çekiyor. En başta ölüm tazminatlarında geriye dönük uygulama kaldırılmalı. Ölüm başına ödenecek astronomik tazminat miktarları düşürülmeli. Kişinin yaşına ve oturduğu yere göre sigorta primi hesaplanmasından vaz geçilmeli. Bizim bu kısa yazımızda değinmeye olanak bulamadığımız başka aksaklıklar varsa bunlar da yasada boşluk bırakmayacak biçimde düzeltilmeli. Bu yapılmazsa ne olur. Şu anda trafikte kayıtlı araçların yaklaşık yüzde 20si sigorta kapsamı dışında kalmış. Zaman ilerledikçe bu rakamın yüzde 40 lara varabileceği konuşuluyor. Yani sistem fiilen çöküyor. Sigortasını yaptırsın ya da yaptırmasın araç sahibi vatandaşın çektiği sıkıntı da cabası. Biz TBMM’yi tez zamanda bu konuyu ele alıp gerekli düzenlemeler yapmaya çağırıyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları