AHİR ZAMAN...

  • 1855

Ahir zaman kutsal kitaplarda anlatıldığı üzere kıyamet gününden önceki zamana verilen isimdir. Bu zamanlarda daha önce görülmemiş olağandışı olaylar gerçekleşir. Çeşitli yaratıklar dünya üzerine salınarak ortalığı karıştırmaya başlarlar. Bu arada Hazreti İsa’nın dünyaya döneceği, Mehdi’nin geleceği söylenir. Olağan dışı olaylara örnek olarak da güneşin batıdan doğması, horozun yumurtlaması ve katırın doğurması gibi şeyler rivayet olunur. Öğrendiğimize göre CHP yönetimi TBMM’nin aldığı referandum kararının iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaktan vazgeçmiş. Bunun iki gerekçesi olabilir. Belki parti yöneticileri de yapacakları başvurunun hiçbir hukuksal dayanağı olmayacağını bildiklerinden boş yere uğraşmayalım bu işle demiş olabilirler. Belki de, ve daha önemlisi, CHP yönetimi halka gidilmesi ön görülen bir oylamayı iptal ettirme çabasının seçimden kaçış olarak algılanacağını düşünmüş ve bunun partiye oy kaybettireceğini anlamış olabilirler. Ancak gerekçe ne olursa olsun milletin kararını mahkeme yoluyla iptal ettirmek alışkanlığını terk etmek Türk siyasi tarihinde bir devrim niteliğindedir. Bu gelenek muhalefete düştüğü 1950 yılından beri bir türlü iktidar olamayan sosyal sınıfların halk yararına yapılan işleri anayasal kuruluşlar eliyle engelleme projesinin bir parçasıdır. Hatırlıyorum, Demirel 1965 yılında iktidara geldiğinde ilk ortaya attığı proje o zamanki adıyla Boğaz Köprüsü, şimdiki adıyla Şehitler Köprüsü olmuştu. İstemezükçüler hemen yaygarayı bastılar “Boğaza köprü de ne demek, ne gerek var”, “İnsanlar doğuda selden boğulurken…” “Bu iş özel araç sahipleri için yapılıyor”. Hatta bir kısım üniversiteli protesto amacıyla Hakkari’ye giderek orada Zap Suyu üzerinde derme çatma bir köprü inşa etmişlerdi. Bu konuda CHP ne diyordu, hatırlamıyorum. Ancak o zaman başında İsmet İnönü gibi aklı başında bir devlet adamı vardı. Bu işe karşı çıkıp alay konusu olmak isteyeceğini düşünmüyorum. O tarihlerde siyasilerle uğraşmak daha kolaydı. Bir taraftan Adalet Partisi, bir taraftan CHP görünmez eller tarafından bölünerek güçsüzleştirildi ve 12 Mart sürecine girildi. 1970’ler koalisyonlar çağıydı. Hükümetler kurulduktan sonra güven oylaması filan derken aylar geçiyor, sonra da gensoru maceraları başlıyor ve hükümet hiçbir icraat yapamadan düşürülüyordu. Bu nedenle istemezükçülere yapacak fazla iş kalmıyordu. 1970’lerin sonunda önceki yıllarda hiçbir enerji projesi geliştirilememiş olduğundan altı saatlere varan elektrik kısıtlamalarıyla tanıştı Türkiye. 80’ler ise Özal devriydi. CHP ortadan kalkmış, birkaç parçaya bölünmüştü. İktidarla uğraşacak gücü kalmamıştı. Karşısına Demirel’i çıkardılar. Demirel’in yapısı istemezükçülerle uyuşmazdı, o yatırımcıydı. Muhalefetini “Onlar ne verdiyse, ben iki katını veririm” düzeyinde oluşturdu. Özal sonrası ise yine birbirini yiyen koalisyonlar ortaya çıktı. Gerçi hiçbir şey yapılmıyordu ama istemezükçüler yine de boş durmuyordu. 1994 yılıydı sanıyorum, Danıştaydan termik santrallerin çalışmasının durdurulmasını öngören bir karar çıkarttılar. Bu karar uygulansaydı Türkiye tümüyle karanlıkta kalmaya mahkum olacaktı. Zamanın başbakanı Çiller sorumluluğu üzerine alarak kararı uygulamadı. Sonra ne oldu? Yasaklama kararını çıkarttıranlar yasaklattıramadıkları elektriğin ışığı altında yaşamlarına devam ettiler. İstemezükçüler Ak Parti iktidarında dehşete kapıldılar. Her gün bir farklı projeyi engellemek zorundaydılar çünkü. Ama ilk zamanlarda Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer onlara yardımcı oldu. Hükümetin çıkarmak istediği çoğu yasa veto edilir korkusuyla gündeme gelmedi. Ama başka projeler engellendi. Marmaray projesi tam dört yıl geciktirildi. Ankara’da Başkan Melih Gökçek’in yaptırdığı bir kavşak Danıştay’a takıldı. O da “Madem mahkeme kararı var, ben de karara saygı duyuyor ve kavşağı iptal ediyorum” dedi. Ankara trafiği öyle bir felç oldu ki başta mahkeme üyeleri Gökçek’e giderek “Aman biz ettik, sen etme, şu kavşağı aç diye yalvardılar”. Şimdi artık malum “anayasal kuruluşların” pek etkisi ve yetkisi kalmadı. Milletin istediği devlet tarafından en kısa zamanda yapılıyor. İstemezükçüler ise eski alışkanlıklarını sürdürüyor, mahkeme duvarında ağlamaya devam ediyorlar. İşte CHP’nin istemezükçülüğü bırakıp halkın oyuna saygı duyacağını ilan etmesi bende bir endişeye neden oldu. Acaba dedim ahir zaman alametlerinden biri mi bu? Onun için artık geceleri karyolanın altında yatıyorum. Ne olur ne olmaz, gelenleri bari gözlerimle görmeyim.

Yazarın Diğer Yazıları