Ağızdan Çıkan Söz İnsanın Diline Yapışır

  • 979

Hacı Bektaş’ın çok güzel bir deyişi vardır; büyük düşünür “eline, beline, diline sahip ol” diye etrafındakilere öğüt vermektedir. Eline sahip ol, yani hırsızlık gibi yanlış işler yapma. Beline sahip ol, yani helal olmayan kimselerle ilişki kurma: Diline sahip ol, yani konuşurken ağzından çıkanı kulağın duysun.

Bu öğüt aradan asırlar geçmesine rağmen geçerliliğini korumaktadır. Diline sahip olacaksın, yani söylediğin sözlerin sonucunu düşünüp öyle ulu orta söz etmeyeceksin. Sonra söylediklerinden dönsen bile o ilk söylediklerin diline yapışır, unutulmaz. İnsanlar o söylediklerinden dolayı sana her zaman kuşku ile bakarlar.

Şimdi ise yoğun bir siyasi kampanyanın içindeyiz. Yalanlar, karşılıklı suçlamalar, atışmalar havada uçup gidiyor. Eskiden yalan konuşmak daha zordu. İnsanlarla karşı karşıya gelip yüzlerine konuşmak zorundaydınız. Bugün buna ihtiyaç kalmadı. Klavyenin başına geçiyor, uydurmaya başlıyorsunuz. Sizi gören yok, bilen yok. İşiniz kolay.

Öte yandan birileri sizin bu pazarladığınız yalanlara inanıyor; başlıyor onları dillendirmeye. Hem de tekrar tekrar, bıkmadan, usanmadan. İşte bu zavallılar birer yalan makinası olmuşlar, kendi hayal dünyaları içinde yuvarlanıp gidiyorlar. Doğruyu görseler bile anlamıyorlar, yüzleri kızarmıyor. Boş bakışlarla yollarına devam edip gidiyorlar.

Çoğu siyasetçi bu yalanlarla işi götürmeye çalışıyorlar. Onların işi bir ölçüde daha kolay, çünkü söylediklerinin yalan olduklarını bildikleri için kılıfını da önceden hazırlıyorlar. Dinleyenlerden bir kısmı belki de bu adam doğru konuşuyordur diye bir kuşkuya bile düşüyor.

Muhalefet partileri ise bu konuda oldukça şanssız. Gündemlerinde Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçtirmemek dışında başka bir şey olmadığı için seçim propagandalarının vatandaşa yaptıkları vaadler bölümü kopyala yapıştır çizgisinden ileri gidemiyor. Kendi içlerinde bir tutarlılık bulunmayan, gerçekleşmesi mümkün olmayan projeler sıralanıp gidiyor. Bazen de heyecana geliyorlar, söyledikleri sözün başlarına iş açacağını düşünmüyorlar bile.

İşte CHP’nin seçim bildirgesinde bir söz verilmiş, “nevroz” resmi tatil ilan edilecekmiş. Türkçe biz buna “nevruz” deriz. Anlaşılan CHP’liler Kürt vatandaşlarımıza hoş görünmek için Kürtçe söylenişini esas alarak “nevroz” demişler.

CHP’nin iktidara gelip sözünü tuttuğunu var sayalım. Arkasından Roman vatandaşlarımız “Bizim de baharın gelişini karşıladığımız Hıdrellezimiz var, onu da bayram yapın” demezler mi? Hadi Boşnakları, Çerkezleri,Arnavutları bir kenara bırakalım, kriptoları ile birlikte sayıları 200 bine yaklaşan Ermeni vatandaşlarımız var. Onlar da 25 Mayıs tarihi resmi tatil ilan edilsin diye tutturabilirler. Bu tarih Hz. İsa’nın göğe yükselişi olarak Hanpartsum Yortusu diye isimlendiriliyormuş. Yahudileri de boşa atmayalım, sayıları az ama sesleri çok çıkar. Onlar da Cumartesi günü Sabbad günümüz, bize çalışmak haramdır, Cumartesiyi resmi tatil yapın derlerse zavallı Muharrem Bey ne yapar acaba?

Sıkıntı aslında seçim öncesinden başlıyor. CHP milletvekili çıkaramayacağı illerde el altından HDP’yi destekliyor. Bu akıllıca bir iş. Böylece HDP’nin barajı geçip Ak Parti’nin yolunu kesmesi düşünülmüş. Ancak bir taraftan HDP desteklenirken diğer taraftan “biz Kürtleri HDP’den daha çok seviyoruz. İşte kanıtı; “nevroz” u bayram yapacağız” diye ortaya çıkarsan HDP’ye gidecek bir kısım Kürt oyları CHP’ye dönebilir. O zaman ne yapacaksınız.

Öte yandan “nevroz” yaklaşımı CHP içindeki Atatürkçü kesimi ayaklandırabilir. Onlar da başka bir seçenek arayışı içine girebilirler.

Oldu mu ya? Kürtleri hoş tutmak romantikliği içinde söylenmiş bir “nevroz” sözcüğü insanın diline yapışıp ne sorunlar çıkarıyor, gördünüz mü?

Yazarın Diğer Yazıları