Acil Servis

  • 2293

Acaba ben bir hastaneye mi geldim, yoksa mahşer günü gelmiş de benim haberim olmamış diye şaşırıp kaldım. Sevisin girişinde olsun, muayene odalarında olsun büyük bir kalabalık ve kargaşa hâkimdi. Hastalar olsun, personel olsun bir o yana bir bu yana amaçsızca koşuşturup bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bu koşuşturmanın sonunda tedavisi yapılabilenler ise yorgun bir şekilde dışarı çıkıyordu. Aynı durum benim de başıma geldi. Sıram geldiği halde çağıran olmadı. Baktım isteyen muayene odasına girip çıkıyor; ben de gireyim dedim. Nöbetçi hekim kalabalığı görünce hepimizi dışarı çıkardı. Sonunda bir yolunu bulup kendimi doktorun önüne attım. Kalbim sıkışıyor dememe rağmen boğazıma baktı. Belki de çoğu başvuru sahibi gibi benim de grip olduğumu düşünmüştü. Sonunda elektro çekimi yapıldı. O alette de bir sorun varmış. İstenirse raporu gösterebilirim. Bir serum takıp sakinleştirici ilaç verdiler, uzman hekime görün deyip saldılar. Eve dönünce karmaşanın nedenlerini araştırmaya başladım. Eleştiriler genellikle kişilere yöneltilir. Hastanede yeterince ilgi görmeyen vatandaş “Doktor Bey bana bakmadı” diye şikâyete başlar. Hayır. Herkes elinden geldiğince bir hizmet vermeye çalışıyor. Ancak o şartlar altında daha iyisini yapmak biraz zor görünüyor. Sıkıntının birkaç nedeni var. Acil servis kapasitesinin çok üstünde bir hastaya bakmak zorunda kalıyor. İzledim, yaklaşık her iki üç dakikada bir yeni hasta geliyor. Bu da demektir ki iki hekim olduğuna göre bir hastaya dört beş dakikadan fazla zaman ayrılamıyor. Bu arada daha uzun süre müdahale gerektiren hastaları da göz önüne alırsak işler iyice karışıyor. Hastaneye ikinci bir acil servis yapmanın zamanı geldi, geçiyor bile. İkinci sıkıntı hastalardan kaynaklanıyor. Biraz öksüren, burnu akan, başı ağrıyan vatandaş hemen acile koşuyor. Bildiğim kadarıyla acil serviste sigortalı hastadan hiç kesinti yapılmıyor. Hani bir kısım vatandaşın şikâyet konusu yaptığı o üç beş liralık kesinti orada yokmuş. Belki insanlar onun için aile hekimine gitmektense acile başvuruyorlar. O zaman da gerçekten acil durumda olan hastaların zamanını çalmış oluyorlar. Bu bir toplumsal bilinç meselesi, ne yapsan boş. Bize göre sıkıntının önemli bir kısmı da servisteki organizasyon bozukluğundan kaynaklanıyor. Dışarıda başvurusunu yapan hasta eline bir numara fişi verilerek beklemeye alınıyor. Sonra hasta unutuluyor. Şayet kanamalı, şuuru kayıp ise zaten sorun yok. Hemen kapıda görevliler onu içeri alıp gereğini yapıyorlar. Ama ikinci derecede acil olanlar ve de acil olmadığı halde servise başvuranlar esas sorunu oluşturuyor. Beklemede unutulan hasta sonunda dayanamayıp içeri giriyor ve sağa sola bakmaya başlıyor. İçeride herkes bir şeyle meşgul, kimsenin ona bakacak hali yok. İster istemez önüne gelen bir şeyle soruyor. Böylece birçok kişiyi meşgul etmiş oluyor. Sonunda ya tekrar dışarı çıkarılıyor, şansı varsa hekim ile buluşuyor. Zaten çok kısıtlı olan zamanın bir kısmı da bu gibi hastaları düzene sokmakla kayboluyor. Özel hastanelerde bir sistem oluşturulmuş. Kaydını yaptıran hastanın yanına bir eleman veriliyor. Hasta hekimle buluşuncaya kadar bu eleman ona eşlik ediyor. Şayet hekim meşgul ise hastanın yapması gereken iyice tembih edilerek beklemeye alınıyor. Sırası gelince de mutlaka uyarılarak içeriye alınıyor. Böyle bir yapılanmayı acil serviste de uygulamak mümkün diye düşünüyorum. Muayene odasına girdiğimde gördüm ki bir kısım personel ne görev yapacaklarını bilemedikleri için hazır boşta bekliyor. Bunlar bir düzene sokularak hastaya eşlik etmekle görevlendirilebilir. Böylece içeride başıboş dolaşan hastalardan kurtulursunuz. Zamandan tasarruf ettiğiniz gibi sinirleriniz de daha az yıpranır, hata yapma olasılığınız azalır. Ama başta da söylediğim gibi bütün bunlar sınırlı bir iyileşme sağlar. Bu servis bu yükü çekemez. Sayın Sağlık Bakanımızın dikkatine.

Yazarın Diğer Yazıları